Nuri Hocam, devamlı olarak Mevlana’yı her toplantıda, programda, sokakta, evde anıyoruz. Tüm bunlara raÄŸmen Mevlana’yı yeterli derece de tanıyor muyuz?
Mevlana’yı tanıyoruz demek yanlış aslında. Mevlana’yı gerçekten tam olarak tanımak mümkün deÄŸil gibi. Aslında tanınır ama okudukça Mevlana’nın yeni ufuklar açtığını görüyoruz. Mevlana, ‘hiçbir konuda aşırıya gitme sadece bilgi konusunda aşırı git’ diyor. Öğrendiklerinle kalma her öğrenmenin sonunda yeni bir ÅŸeyler öğrenmek için ileriye doÄŸru adım atılmasını istiyor. Mevlana bugün sadece sloganlaÅŸmış sözlerinden ibaret olmadığına ÅŸahit oluyoruz. Bugün Mevlana’nın Sema’dan oluÅŸan önemli bir ÅŸahıs olmadığını görüyoruz. Tabii ki bunlarda Mevlana’yı ilk tanıma açısından önemlidir ancak insan bununla kalmamalı Mevlana’yı kendi eserlerinden okuyup öğrenmelidir.
Her yıl düzenlenen vuslat törenlerinde gerçekleÅŸen programlar Mevlana’yı tanıtmak için yeterli mi? Daha farklı programlar yapılabilinir mi?
Mevlana’yı bizim tanıtmamız gerekmiyor. Bir Konya olarak Türkiye olarak gerçekten Mevlana’yı tanıtmamıza gerek yok. Zaten insanlar Mevlana’yı tanıyor. Bizim buradaki amacımız bir anma vesilesidir. Mevlana’nın hakka yürüyüşünün sembolik olarak anma vesilesidir. Burada tüm insanlara gelin diyoruz ve insanlar buraya gelmiÅŸken Hz. Mevlana’nın mezarını da gezmiÅŸ oluyor. Burada sunmaya çalıştığımız bilgilerden, Ayin-i Åžerif’ten, sergilerden, konferanslardan onların istifade etmesini istiyoruz. Anma sadece anlamaya yönelik olmalıdır. Yani burada daha popüler ÅŸeyler yapıp Mevlana’yı şöyle tanıtalım böyle tanıtalım demek çok yanlıştır. Bu tanıtımlar herhalde Konya’ya daha çok turist gelsin, daha çok ticari getirisi olsun mantığıyla yapılması isteniyor. Zaten 2005 yılında da UNESCO 2007 yılını uluslararası Mevlana yılı olarak ilan etti ve Mevlevi müziÄŸi ve semadan oluÅŸan Mukabele-i Åžerif-i koruma altına alınıp dünya kültürel miras listesine ekledi. Dolayısıyla artık dünya Mevlana’yı biliyor.
Mevlana isminin ve simgelerinin çeşitli yerlerde kullanılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bugün bir Paris’e gidin Eiffel Kulesi’nin her tarafta ismini, anıtını, sembolünü görürsünüz. Bir New York’a gidin orada ki Özgürlük Anıtı’nın resmini, temsilini görürsünüz. Ä°talya’ya gidin pizza kulesi yine aynı ÅŸekildedir. Konya’nın simgesi de Mevlana’dır. Åžair Arif Nihat Asya’nın dediÄŸi gibi ‘Konya demek Mevlana demek.’ Dolayısıyla Mevlana figürünün, yeÅŸil türbe figürünün farklı yerlerde kullanılması ilk etapta normal gibi gelebilir. Yalnız bunu çok farklı amaçlarla kullanmamalıyız. AÅŸağılayıcı bir tarzda kullanmamalıyız. Biraz peynirle içine konulan bir kıymanın börek yapılıp bunun adını da Mevlana böreÄŸi olarak atlandırmamalıyız. ÇocukluÄŸumuzda peynir ÅŸeker olarak bildiÄŸimiz ÅŸeker son yıllarda Mevlana ÅŸekeri oldu. Mevlana civarındaki birçok esnafın Mevlana ya da ÅŸems adıyla anılmış olması çok hoÅŸ deÄŸil. Bir kasabın, berberin Mevlana isminin vermesi hoÅŸ deÄŸil. Bir kültür merkezine, caddeye, okula, parka Mevlana ismini verebilirsiniz. Belediyemiz sembolik olarak katlı otoparktan Mevlana ismini kaldırabilirse diÄŸer esnaflarımızda isimlerini deÄŸiÅŸtirecektir.
Mevlana törenlerine binlerce insan Sema’yı izlemek için geliyor, aynı zamanda. Hz. Mevlana için Sema’nın önemi nedir?
Sema Mevlana’nın aÅŸk okyanusunun içerisinde balıklara atılmış, bir olta, bir yem gibi görüyorum. Âşık olmak isteyen balıklar bu oltaya tutunup daha sonra oltanın sahibine doÄŸru yola çıkmaya baÅŸlıyorlar. Sema insanı görsel ve iÅŸitsel olarak etkileyen bir ritüel. Mevlana’yı anlatmaya da semayla baÅŸlamamız çok yanlış deÄŸil. Mevlana’yı hiç bilmeyen bir insan Sema’yı izledikten sonra Mevlana’yı tanımak için peÅŸinden gidebilir. Bugünkü Sema’yı yapan arkadaÅŸlarımızın gerçekten layıkıyla bu iÅŸi yaptıklarına inanıyorum ama kendileri Turizm ve Kültür Bakanlığına baÄŸlı sanatçılar. Mevlana’nın Sema’sı ise biraz daha farklı. Mevlana diÄŸer tarikatlarda olduÄŸu gibi cezbeye gelmek için zikir yapmamış. Mevlana’nın zikri Sema’dır. Mevlana bugünkü gibi dönmemiÅŸtir. Bakarsınız yemeÄŸin ortasında bir ÅŸey düşünür sevgilisinden bir ilham alır kalkar ve sevgilisini anmak için Sema yapar. ÇoÄŸu zamanda Sema yaparken gazel, rubai söyler. Aynı ÅŸekilde misafirliÄŸe gittiÄŸinde, sokaktayken sevgilisinden ilham aldığında sema etmiÅŸtir. Fakat bunu Mevlana her yerde Sema ediyormuÅŸ bugünde her yerde Sema edilebilir düşüncesiyle karşılaÅŸtırmamak gerekir. Canının, ruhunun Allah’ın bir parçası olduÄŸunu hissedemiyorsan canında can yok demektir. Canında can olmayan insan için Sema sadece dönmek baÅŸka bir anlam ifade etmez. Böyle insanlara Mevlana, ‘Ona def ne yapsın ney ne yapsın’ diyor. Ayrıca Sema sadece dönmekte deÄŸildir. ‘Kâbe’ye dönenler her an semadadırlar’ diyor Mevlana. Onun için Sema yaparken tamamen dünyadan sıyrılıp Allah’ı hissetmenin bir anlamı olduÄŸunu bilmeliyiz. Buna semazen vakıf olursa düğün yerine, açılışa gidip sema yapmaz. Gerekli yerlerde adabıyla bu semayı icra eder.
Dünyanın çeşitli yerlerinde Mevlana ismiyle dernekler açılıyor, bunu nasıl karşılıyorsunuz?
Bu dernekleri daha çok yabancılar açıyor. Türkiye’den ve özellikle Konya’mızdan gurbette giden insanlarda, kendi deÄŸerleri konusunda biraz daha milliyetçilik duyguları ön plana çıkıyor. Konya’dan gidenlerin deÄŸeri Mevlana’dır. Dernekler kuruyorlar, camii yaptırıyor adını Mevlana Camii koyuyor. Hollanda’da ve Almanya’da Mevlana adında camii var. Tabii o derneklerde sadece mesnevi okunmayabilir, sohbetler yapılabilir ama sevgiden dolayı Mevlana ismi konmuÅŸtur. Fakat Türklerin kurduÄŸu derneklerden daha fazla yabancıların kurduÄŸu dernekler var. Avusturya, Amerika, Kanada, Ä°sviçre, Almanya, Hollanda, Ä°talya ve buna benzer birçok ülkede 15’den fazla dernek var. Buralarda haftada veya 15 günde bir gün bir araya gelip Sema yapıyorlar. Yalnız Sema Mevlana’yı anlamanın en son noktası olmalıdır. Öncelikle Mevlana’nın ne dediÄŸini öğrendikten sonra Sema’ya yer vermeliyiz. Mevlana’yı anlamadan yapılan Sema’nın Sema olmadığını düşünüyorum. Tabii bunların birçok Mevlana’yı tanıdıktan sonra Müslüman olan insanlar. Bunların çevresinde Müslüman olmayan kiÅŸilerde var. Bunlar da bu kurulan derneklere gelerek Mevlana’yı tanıdıkça Allah’ın inayetiyle Müslüman oluyor. Mevlana’nın artık dünyada bir tanınırlığı var eserleri de bütün illerde çevrilmiÅŸ durumda. Böylece farklı milletlere mensup kiÅŸiler onu okuyup anlayabiliyor. Onun için Mevlana sayesinde Ä°slam’ın terör dini olmadığını Türkiye olarak yabancılara anlatabiliriz. Bu Ä°slam medeniyetinin simgesi olan Türkiye için bir misyon olmalıdır.
Hz. Mevlana, ‘hamdım, piÅŸtim, yandım’ diyerek, ilahi aÅŸka ulaÅŸtığını anlatıyor. Mevlana’daki ilahi aÅŸk nedir?
Mevlana’daki ilahi aÅŸk baki olana tek olana duyulan aÅŸktır. Mesnevi’de Mevlana, ‘ Yok olan hiçbir ÅŸey baÄŸlanmak gerekmez’ diyor. Yok olan ÅŸey nedir maddiyattır, anadır, babadır, kardeÅŸtir, evlattır, akrabadır, sevgilidir. Baki olan tek ÅŸey vardır o da Allah’tır. Onun için der ki baki olanın aÅŸkını seç ki daima diri kalasın. Yani Allah’tan gayrisinin terk edilmesini vurguluyor. Allah’ın Kur’an’da dediÄŸinden farklı bir ÅŸey yapmamaktır. Bunun yanında çalışıp kazanmayalım mı tabii ki çalışıp kazanacağız. Mevlana müritlerine geçimlerini saÄŸlayacak bir meslek öğrenmelerini tavsiye etmiÅŸtir. Mevlana dergahına gelen her kiÅŸiye de mutlaka kendi becerisi doÄŸrultusunda bir meslek öğrenmesi saÄŸlanmıştır.
Hz. Mevlana’nın en sevdiÄŸi dostlarının başında Åžems-i Tebrizi geliyor. Günümüz de böyle dostluklar yaÅŸanabilir mi?
Neden olmasın. Aynı dostluÄŸu aslında isteyen bulur. Mevlana istiyordu ki Åžems-i bulabildi. Ä°nsanı bir gül bile bir gonca bile bir domates bile ilahı aÅŸka sevk edebilecek unsurlar olabilir. Küçük bir tohumu topraÄŸa atıyorsun zamanı geldiÄŸinde birinden domates birinden biber çıkıyor. Bunu bile insan iyi idrak edebilirse Allah’a bir tohumdan da ulaÅŸabilir. Orada ÅŸems Mevlana için bir vesiledir. 16 yüzyılda yaÅŸamış Ä°ranlı bir ÅŸair, ‘günümüzde Åžems’ler çok ama Mevlana’lar nerede’ diyor. Yani önce Mevlana olmalıyız. Mevlana olduktan sonrada ilahi aÅŸkı da buluruz, gerçek dostluÄŸu da.
Nuri Hocam, Mesnevi’yi anlamak için öncelikle Kur’an-ı Kerim mi okunmalı?
Bazen insanlar geliyor, mesnevi okumadıklarını ve mesneviyi okumak istediklerini iletiyorlar. Bende onlara diyorum Kur’an-ı okudun mu? Diye soruyorum. Okumadım dediklerinde, onlara önce Kur’an-ı okumalarını öneriyorum. Çünkü Kur’an-ı Kerim okunmadan mesnevi anlaşılmaz. Kur’an okunmuÅŸ ve gönül açlığı giderilmiÅŸse mesnevi okumana de gerek yok. Kur’an’ın ayeti kerimelerinden ya da tefsirinden bir ÅŸey anlaÅŸamıyorsa insan mesnevideki hikâyelerden ders alarak anlayabilir. Bu konuyla ilgili ÅŸu hikayeyi anlatmak isterim. Bir gün Selçuklu Veziri Süleyman Pervane, biraz daha MoÄŸolların etkisiyle halka deÄŸiÅŸik vergiler baÄŸlıyor, Konya halkını inletmeye baÅŸlıyor. Süleyman Pervane aynı zamanda Mevlana’nın müritlerinden biridir. Bir gün Mevlana’nın huzuruna geliyor. Efendim, ‘bana öğütler verir misiniz?’ Diyor. Hz. Mevlana, ‘duyduÄŸum kadarıyla Kur’an-ı ezberliyormuÅŸsun’ O da ‘evet ezberliyorum’ diyor. Hz. Mevlana, ‘Hadisi ÅŸeriflerle ilgili de Sadrettin Konevi’nden okuyormuÅŸsunuz’ diyor. O da ‘evet okuyoruz’ diyor. Bunun üzerine Hz. Mevlana, ‘eÄŸer Allah’ın kelamından, Peygamber Efendimizin sözlerinden ibret almıyor, ders almıyor isen benim sözlerimden nasıl ders alacaksın’ diyor. Hz. Mevlana sayesinde biz yüce yaratıcımızı daha iyi anlamaya çalıştık. Peygamberimizin sevgisini gönlümüze daha çok nakÅŸetmeye baÅŸladık. Ä°nsanın kendi içinde olan ve yüz bin düşmandan daha beter olan nefsi daha iyi anlamaya ve onla mücadele etmeye baÅŸladık.
Mevlana’nın en önemli simgelerinden biri de neydir. Neyin Mevlevilikteki anlamı nedir. Ney neyi simgeliyor?
Ney de Sema da Mevlana’dan çok önce var olan ÅŸeylerdir. Ney milattan önce 5 binli yıllarda Mısır tarafından çalgı olarak kullanılmıştır. Göktürk kitabelerinde Sema’da dönen insanlara benzer kabartmalarına rastlıyoruz. Mevlana’yla birlikte ney ayrı bir önem kazanmış Sema farklı bir anlam kazanmış ve Mevlana’yla özdeÅŸleÅŸmiÅŸtir. Mesnevi, dinle bu neyi cümlesiyle baÅŸlıyor. Kendini adeta bir ney yerine koyarak bütün Mesnevisini bir neyin aÄŸzından söyler. Neyin ise hammaddesi kamıştır. Ney sulak yerden getirilir, içi tamamen boÅŸaltılır, yakılarak gözler açılır ve ondan sonra ses çıkarmaya baÅŸlar. Ses çıkartınca geldiÄŸi yerin ÅŸarkısını türküsünü söyler. Ä°ÅŸte insan bu dünya telaÅŸesini içinden boÅŸaltabilirse ney gibi güzel ses çıkartabilir. Peki, Mevlana neyi üfledi mi? Hayır üflemedi. Mevlana’nın ney’e verdiÄŸi bu sembolik metafor, anlatım, mana neyi Mevlana’yla daha çok özdeÅŸleÅŸtirmiÅŸtir.
Mevlana’yı doÄŸru tanıtmak açısından Mevlana AraÅŸtırmaları Enstitüsü çok önemliydi. 57 yıl sonra bu enstitüye kavuÅŸuldu. Enstitünün geçmiÅŸten itibaren kurulma aÅŸamasını biraz anlatır mısınız?
Tekke ve Zaviyelerin kapatılmasına kadar Mevlana’yla ilgili çalışmalar genellikle Osmanlı coÄŸrafyasındaki 140 yakın noktada kurulan Mevlevihanelerde yapılıyordu. Burada yetiÅŸen Mevleviler Mesneviyi okuyorlar, Mevlevi musikisi icra ediyorlar, yeni Ayni-i Åžerifler besteliyorlar ve dini eserler kaleme alıyorlardı. Farklı güzel sanat eserleri de yapılıyordu. Tekke ve zaviyelerin kapatılmasıyla bu çalışmalar boÅŸlukta kaldı. 1950’li yıllarda kadar bu ÅŸekilde kaldı. 1943 yılında Konya Halkevi tarafından bugünkü Mevlana törenlerine benzer törenler baÅŸladı ve bu törenler içine Sema da eklenerek devlet eliyle günümüze kadar yapılmaya çalışıldı. Fakat bunlar yapılırken Mevlana’yı Sema’yla anlatmaya çalıştık. Eski Mevlevihanelerde yapılan çalışmalar günümüze kadar intikal etmedi ve üniversiteler de yavaÅŸ yavaÅŸ Mevlana konusunda çalışmalar yapılmaya baÅŸlandı. Ama bunların kurumsal bir yapı içinde yapılması devamlı olarak dile getirildi. 1953 yılında Prof. Dr. Hamdi Ragıp Atademir, bir makale yazarak Konya’da bir Mevlana Enstitüsü kurulması gerekliliÄŸinden bahsetti. Fakat bir türlü bu kurulamadı. 1973 yılında Milli EÄŸitim Bakanlığına baÄŸlı Mevlana Tetkikleri Enstitüsü kuruldu. Fakat iyi çalıştırılamadı ve 1978 yılında kapatılarak binası Ä°l halk kütüphanesine verildi. 1979 yılında Selçuk Ãœniversitesi bünyesinde Mevlana AraÅŸtırmaları Enstitüsü kuruldu. 1 yıl sonra askeri ihtilalin ardından kurulan YÖK tarafından laÄŸvedildi. 1985 yılında Selçuklu AraÅŸtırma Merkezi bünyesinde bu tür çalışmalar güzel bir ÅŸekilde idare edildi. 2005 yılında Mevlana AraÅŸtırmaları Merkezini kurduk. Enstitü için YÖK’e müracaat ettik ve 22 AÄŸustos 2010 tarihinde Mevlana AraÅŸtırmaları Enstitüsü kurulmuÅŸ oldu.
Enstitü ne zaman öğrenci kabul etmeye başlacak?
Enstitü Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girdi fakat enstitüdeki iÅŸlerle ilgili oluÅŸturacağımız dosyaları üniversite senatomuzdan geçireceÄŸiz, daha sonra YÖK’e göndereceÄŸiz. YÖK’ten onur aldıktan sonra tez kabul iÅŸlerini yapacağız. Aralık ayından sonra oluÅŸturduÄŸumuz ana bilim dallarını YÖK’e göndereceÄŸiz. Amacımız bilim dallarının uluslararası olmasıdır. Bu bilim dalları Konya’yla sınırlı kalırsa hiçbir anlamı olmaz. Bu enstitü bütün dünyada gerçek Mevlana uzmanı yetiÅŸtirecektir. Ä°slam’dan ayrı tutulamayan Mevlana’yı anlatmayı çalışan, millet olarak Türk olduÄŸunun vurgulandığı bir Mevlana AraÅŸtırmaları Enstitüsü olacak. Dünyaya bu ÅŸekilde duyurulacak. Amerika’da tanındığı gibi dinler üstü bir Mevlana’yı bu enstitü çalışmaları kapsamında önceleyebilecektir.
Enstitü için yeni bina hazırlıklarınız var mı?
Mevlevi nezaketine, edebine, ahlakına, adabına uygun bir bina yapılmasını istiyoruz. Sadece idari yerler, sınıflar, dershaneler, kütüphaneler deÄŸil, 40 kiÅŸilik misafirhanesinin de olacağı, insanların bahçesinde oturacağı, tefekkür edeceÄŸi, oturup ney üfleyebileceÄŸi bir bina yapılmalıdır. Bu binanın da Mevlana’ya yakın bir yerde olmalıdır. Rektörümüzde bize Mevlana’ya yakın bir yerde arsa tahsis edilirse binayı çok kısa bir sürede tamamlayabileceÄŸimizi söyledi. Bu noktada çalışmalarımız devam ediyor.
Hocam açıklamalarınız için teşekkür ederim. Son olarak eklemek istediğiniz bir şeyler var mı?
Mevlana’ya bu ÅŸehrin bir deÄŸeri olarak bakıyor isek ona gerektiÄŸi ÅŸekilde maddi ve manevi yatırımı yapmak zorundayız. Mevlana’yı tanıtmak gibi bir misyonun gerekliÄŸine inanmıyorum. Mevlana zaten tanınıyor. Mevlana’yı anlamaya ve anlatmaya yönelik tanıtımlarının yapılması gerekiyor. Bunların öz deyiÅŸlerle belli sözlerle ya da semayla olmayacağını düşünüyorum. Onun için herkesin Mevlana’nın düşüncelerini, zihin dünyasını doÄŸru bir ÅŸekilde anlamasını saÄŸlamalıyız.
HASAN AYHAN - Merhaba Gazetesi
|