Site Haritası
Kur'an-ı Kerim
Hadis-i Åžerif
Hz. Mevlana
Eserleri
Bahâeddin Veled
Seyyid Burhaneddin
Åžems-i Tebrizi
Selahaddin Zerkubî
Sultan Veled
Hüsâmeddin Çelebi
Hz.Mevlâna Dergâhı
Sema
Adab ve Erkan
Yolun Mertebeleri
Çelebilik
Mevlevi Ayinleri
Mevlana Ä°htifalleri
Akademik
Yükle
Hizmeti Geçenler
Mesnevi Sohbetleri
Mesnevi Hikayeleri
Fihimafih Okumaları
Duyuru&Etkinlik
Haberler
Semazen Video
Semazen Radyo
E-Kart
Projelerimiz
Foto Galeri
Soru ve Cevaplar
Linkler
Evrad-ı Şerif
KONYA
Dinletiler
Ney NaÄŸmeleri



 

Google

Kur'an-ı Kerim

Dinleyelim

Hz. Mevlânâ'nın eserlerinden hangisini okudunuz?
Mesnevi
Divan-ı Kebir
Fihimafih
Mecalis-i Seba
Mektubat
Birkaçını
Hiç Birini
 
CELALEDDİN ÇELEBİ (II)
09 Þubat 2014 23:44

AFYON MEVLEVİHANESİ VE CELALEDDİN ÇELEBİ (II)

2. Ali Celâleddin Çelebi Döneminde Sosyal ve Siyasal Gelişmeler

2.1. Balkan Savaşlarında Afyonkarahisar Mevlevihanesi

Osmanlı Devleti, Balkan SavaÅŸları’nın patlak vermesiyle birlikte kısa sürede Avrupa topraklarındaki hâkimiyetini kaybetmiÅŸti. Alınan ağır yenilginin sosyal sonuçları da ülkeyi zor duruma düşürmüştü. Yiyecek kıtlığının yanı sıra hükûmetin, memur ve öğretmenlerin maaÅŸlarını ödeyememesi gibi mâlî krizler ülkeyi iyice buhrana sürüklemiÅŸti. Anadolu’dan toplanan vergi gelirleri Rumeli’de kaybedilenlerin yerini dolduramayacak durumdaydı. Ordu dağılmış, halk ümitsizliÄŸe düşmüş, Ä°stanbul’da ÅŸiddetli protesto gösterileri düzenlendiÄŸi gibi Anadolu’nun diÄŸer kesimleri bu gösterilerden etkilenmiÅŸtir.(Stanford J. Shaw ve Ezel Kural Shaw: Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu ve Modern Türkiye, C.II., Kitap Deyince Yayınları, 2. Baskı, Ä°stanbul 2003, s.352, 354.)

Hâl böyle iken Balkanlar’da bulunan Mevlevîhanelerin de bu süreçten etkilenmemesi mümkün deÄŸildi. YaÅŸanan insanlık dramının yanı sıra, Mevlevîhâneler de yakılıp yıkılmaya maruz kalmıştır.

Balkan Harbi’nin baÅŸlamasından yaklaşık üç ay sonra yani 30 Ocak 1913 / 17 Kânûn-u Sânî 1328 tarihinde Konya Mevlevîhânesi Åžeyhi’nin, Sadarete gönderdiÄŸi mektup, mevcut durumu beyan etmesi bakımından önemlidir. Mektupta, müttefiklerin Balkanlarda Müslüman sivil halka karşı iÅŸlemekte oldukları cinayetler ve insanlık dışı davranışların kamuoyu vicdânında üzüntülere yol açtığı belirtilmekte, medeniyetle iftihar eden Avrupa Devletlerinin meseleye kayıtsız kalmalarının, tarikat ehlinde ve Müslümanlarda büyük bir öfkeye sevk ettiÄŸi ifade edilmektedir. (Nuri Köstüklü: a.g.e., s.55.)

Mevlevî Åžeyhi aynı mektupta; her milletin mâbetleri her türlü saldırıdan masum iken, Bulgar eÅŸkıya ve askerlerinin Siroz Mevlevîhânesine karşı olmadık münasebetsizlikler iÅŸlediklerini hatırlatarak, bundan sonra Rumeli’nde bulunan diÄŸer dergâhların haklarının korunması yolunda Sadaretin gerekli tedbirleri ÅŸimdiden almasının gerekliliÄŸinden bahsetmektedir. Åžeyhin burada sözünü ettiÄŸi Rumeli’ndeki diÄŸer dergâhların başında Edirne, Ä°pek, Selânik, Ãœsküb Mevlevîhâneleri gelmektedir.(Nuri Köstüklü: a.g.e., s.55.)

Yine mektupta ifade edildiÄŸi üzere, Mevlevîhânelerce de savaşın baÅŸlangıcından itibaren - Åžeyhülislâmlığın da fetvası gereÄŸi -  gece ve gündüz her vakit Fetih Sûresi ve her sabah Ä°sm-i Celâl zikrinden sonra dualar edilmiÅŸtir. Bununla beraber hükûmetin peyderpey vuku bulan arzusu gereÄŸince maddî yardımlar toplanması hususunda Mevlevîler, üzerlerine düşen görevi yapmışlar ve halkı yardıma teÅŸvik etmiÅŸlerdir. (Nuri Köstüklü: a.g.e., s.56.)

Afyonkarahisar Mevlevîhânesi de bu esnada üzerine düşen görevi yapmakta hassasiyetlik göstermiştir. Savaşlar sırasında, Mevlevîhâne gelirlerinden harp masrafları için %3 harb vergisi ödenmiştir.( MMA, Zarf No: 234/94.)

Bu minvalde Åžeyh Ali Celâleddin Çelebi, 19 Eylül 1328/2 Ekim 1912 tarihli tebliÄŸatında, bu vergi ile ilgili Mevlânâ Dergâhı Postnişînine bilgi vermiÅŸtir. Ä°lgili yazıda, Afyonkarahisâr Mevlevîhânesinin Vâridât-ı Sâfiyesinin ve masraflarının beyan edildiÄŸi defterin, Evkâf Nezâreti’nin talebine binâen Karahisâr Evkâf Müdiriyetine takdim edildiÄŸi bilgisini iletmiÅŸtir. Yaklaşık bir hafta sonra Afyonkarahisar halkı ve Afyonkarahisar Çelebileri tarafından, Balkan SavaÅŸlarına aynî yardım kapsamında iki araba ve bir binek beygiri, yirmi mekkâre beygiri (yük hayvanı), ilgililere teslim edilmiÅŸtir. (MMA, Zarf No: 234/58.)

Bu hassas dönemde, Konya Mevlânâ Dergâhı Åžeyhi tarafından Åžeyh Ali Celâleddin Çelebi’ye verilen özel görev de oldukça dikkate deÄŸerdir.  Çelebi’ye, Balkanlarda bulunan bazı Mevlevîhânelerin durumlarının tahkikatı hakkında özel bir görev verilmiÅŸ ve harp ortamına raÄŸmen O, bu görevi memnuniyetle kabul etmiÅŸtir. Görevlendirmenin ardından hemen iÅŸe baÅŸlamış ve 3 Kânûn-u Evvel 1328 / 16 Aralık 1912 tarihli Emirnâme gereÄŸi hazırladığı raporu, 19 Kânûn-u Evvel 1328 / 1 Ocak 1913 tarihinde Mevlânâ Dergâhı Postnişînine sunmuÅŸtur. Raporda; Edirne Mevlevîhânesi Åžeyhi’nin Dersaadet’te olduÄŸu, Selânik Åžeyhi’nin de Selânik’de olduÄŸu ve Selânik Dergâhı’nın bir ara hastane olarak kullanıldığı, sonradan tekrar dergâhın iade edildiÄŸi, yine aynı dergâhın alınan avizesinin geri verildiÄŸi, Siroz Dergâhı’nın yaÄŸma edildiÄŸi ve Åžeyhi’nin de Ä°ÅŸkodra’da bulunan kızının yanına sığındığı ve hasarla ilgili bir tebliÄŸatta bulunmadığını belirtmiÅŸtir. Devamında; Ãœsküb Dergâhı’na bir taarruzda bulunulmayıp, Åžeyh Efendi’nin de yerinde bulunduÄŸu, Girit Mevlevîhânesine de bir saldırının söz konusu olmadığı beyan edilmiÅŸtir. Aynı rapora düşülen zeylde, malum Mevlevîhânelerin hukukunun muhafazası için, Evkâf Nezâreti’nin harekete geçmesinin gerekliliÄŸi de vurgulanmıştır.  (MMA: Zarf No: 234/65.)

Netice olarak Balkan SavaÅŸları sonunda, Osmanlı Ãœlkesinin Avrupa’daki toprak bütünlüğü korunamamış, bu ağır yenilginin sonucu olarak da Balkanlar’daki Mevlevîhâneler için de sıkıntılı süreç baÅŸlamıştır. Osmanlı’nın toprak bütünlüğü açısından sıkıntılar yaÅŸadığı bu süreçte, Åžeyh Ali Celâleddin Çelebi’nin nezdinde Afyonkarahisar Melvevîhânesi, üzerine düşen görevi eksiksiz yerine getirmiÅŸtir.

2.2. Birinci Dünya Savaşında Afyonkarahisar Mevlevîhânesi

Osmanlı Devleti, Balkan Savaşıları’nın ardından kendisini Birinci Dünya Savaşı'nın tarafları arasında bulmuÅŸ, Balkan SavaÅŸları’nın yaralarını saramadan yeni bir savaÅŸa girmiÅŸti.

Orduyu yeniden teçhiz etmek ve elde kalan toprakları savunmak için, tabiî olarak seferberlik ilan edilmiÅŸtir. Ardından 14 Kasım 1914'te Cihâd-ı Mukaddes ilan edilmiÅŸtir. Osmanlı PadiÅŸahı Sultan ReÅŸad, askerî ve maddî tedbirlerin yanı sıra, ordunun ve halkın manevîyatını canlı tutmak ve Osmanlı Topraklarına dört bir tarafından hücum eden düşmanı durdurmak için bazı manevî tedbirlere baÅŸvurulmuÅŸtur. (Sezai Küçük: “Erenler Gönüllüsü Mücâhidîn-i Mevleviyye Alayı” http://www.semazen.net/yazar_yazi.php?id=142.)

Bu manevî tedbirlerden biri de tasavvuf erbabından dua ve mânevi destek almak idi. Kendisi de bir Mevlevî olan ve tahta çıktığında Abdülhâlim Çelebi'nin kılıç kuÅŸattığı Sultan ReÅŸad, bu savaÅŸta Mevlevîlerin manevî desteklerini önemsemekle birlikte, bizzat savaÅŸa iÅŸtiraklerinin Osmanlı Ordusunun baÅŸarıya ulaÅŸmasına önemli katkı saÄŸlayacağını düşünerek, Filistin Cephesine gönderilmek üzere bir Mücâhidîn-i Mevlevîyye Alayı, Kafkas Cephesine gönderilmek üzere de Mücâhidîn-i Bektâşiyye Alayı kurulmasını arzu etmiÅŸtir. Bu düşüncesini gerçekleÅŸtirmek için Ä°stanbul'daki Mevlevîlere bir alay sancağı ile bir kılıç göndermiÅŸ, kurulacak alaya bütün Mevlevîlerin kaydolmasının arzusu olduÄŸunu bildirmiÅŸtir. Sözkonusu sancağı Ä°stanbul’dan Yenikapı Mevlevîhânesi Åžeyhi Abdülbaki Baykara teslim almış ve Konya Mevlânâ Dergâhı Åžeyhi Veled Çelebi’ye takdîm etmiÅŸtir.

Mevlevî Alayı’nın kuruluÅŸ çalışmaları ve hazırlıklar devam ederken, Veled Çelebi diÄŸer bazı Mevlevî Åžeyhlerine maiyetleriyle birlikte, kurulmakta olan birliÄŸe katılmaları yolunda yazılar yazmıştır. Ancak bu iÅŸlerin kolaylıkla yürütülmesi için ilgili resmî makamların yardımlarına da ihtiyaç duyulmuÅŸtur. (Nuri Köstüklü: a.g.e., s.70.)

Alay’ın komutanı Veled Çelebi; bayraktarı ise Ankara Mevlevîhânesi Åžeyhi Mustafa Nuri Dede idi. Mevlevî olmayanların da iÅŸtirak ettiÄŸi Alay’da, derviÅŸlere onbaşı, çavuÅŸ; ÅŸeyhlere de muhtelif rütbeler verilmiÅŸtir. (Yusuf Ä°lgar: Karahisar-ı Sâhib, s.187.)

Veled Çelebi, gerekli hazırlıklar yapılırken 20 Aralık’ta Harbiye Nezâretine bir arîza göndermiÅŸ olup, hükûmet ve askerî yetkililerin ÅŸeyh efendilerle ortaklaÅŸa çalışma içinde bulunmalarını ve ismi yazılan bütün Mevlevîlerin sevki hususunda her türlü koruma ve yardımın yapılması için ilgili vilâyet ve müstakil liva mutasarrıflıklarına gerekli emirlerin verilmesini istirham etmiÅŸtir. Veled Çelebi’nin bu arîzası üzerine bünyesinde Mevlevîhâne bulunan valilik, mutasarrıflık ve kaymakamlıklara ayrı ayrı emirler yazılmıştır.

Bu alayın kuruluÅŸu aÅŸamasında Mevlevîhâne mensuplarıyla birlikte, alınan karar gereÄŸince muhibbân ve diÄŸer sûfî kurumlardan da alaya katılanlar olmuÅŸtur. Ancak iletiÅŸim eksikliÄŸinden olsa gerek, bu katılımlar hususunda ilgili makamlar arasında bazı anlaÅŸmazlıklar çıkmıştır. Mesela; Karahisâr’da Mevlevî olmayıp da muhibbândan bulunan 1301 doÄŸumlu bir nefer Mevlevî Alayı’na katılmak istemiÅŸ, ancak Karahisâr Åžubesi buna müsaade etmeyerek ilgiliyi Sıhhıye Bölüğüne sevketmiÅŸtir. Bu durum, Karahisar Postnişîninin ÅŸikâyetine sebep olmuÅŸ ve ilgili kolorduyla yapılan yazışmalar sonunda söz konusu kiÅŸinin Gönüllü Alay’a imam olarak nakline müsaade edilmiÅŸtir. Çelebi Efendi’ye kadar akseden bu olay hakkında ordu komutanlığına bilgi arz eden birinci kolordu Asker Alma Heyeti baÅŸkanı, bahse konu olan olayın Mevlevî olmayıp da muhibbân veya baÅŸka sûfî kollara mensup olanların Gönüllü Alay’a iltihak edip etmeyeceÄŸine dair gerekli emrin bulunmamasından kaynaklandığını ifade etmiÅŸtir. (Nuri Köstüklü: a.g.e., s.74.)

Veled Çelebi, kaleme aldığı hatıratında, Mücâhidîn-i Mevlevîyye Alayı ile ilgili şunları yazmıştır:

“…Ben de bu Alay’ın kumandanı oldum Konya’da. Bektâşîler de Kafkas Cephesi’ne gittiler. Alay’ın bayraktarı Ankara Mevlevî Åžeyhi Mustafa Nuri Dede idi. Mevlevîlere silah verildi. Mevlevî Alayı trenle Åžam’a geldi. Karargâhımız Cebel-i Lübnan’a indi. Burada talimlerimize devam ettik fakat harbe iÅŸtirak etmedik. Ordunun mâneviyatını yükseltmek amacıyla Mücahidîn-i Mevlevîyye Alayı teÅŸkil edilmiÅŸti. Cemal PaÅŸa da bizim alayla meÅŸgul idi. Üç sene Åžam’da kaldık. Fakat Suriye bozgunu baÅŸlayınca Konya’ya geri döndük. Bu tarihî Mevlevî Alayı dağılarak dergâhlarına geri gittiler .” (Veled Çelebi Ä°zbudak:  a.g.e.,s.123, 124.)

Mücahidîn-i Mevlevîyye Alayı’na Karahisâr-ı Sâhib’den altmış üç derviÅŸ katılmıştır. Bunlar arasında isimleri bilinenler ÅŸunlardır: (Süheyl Ãœnver: a.g.e., s.35) Åžeyh Ali Celâleddin Çelebi, Bursalı Mehmed RaÅŸid Dede, Neyzen Feyzi Dede (DoÄŸaner), Yahya Dede (Tekin), Kazanlı Tatar Hacı Abdullah Dede, Karlıklı Süleyman Dede, Mollazade Azmi Bey, Berber Ömer Efendi, Saatçi Con Ali Dede (Ä°demen), Ahmet Gümüş. Ferruh Çelebi oÄŸlu Arif Çelebi.

Åžubat’ın ilk haftası içinde Ankara, Kastamonu, Çankırı ve diÄŸer Mevlevîhâne Åžeyhleri, Afyonkarahisar üzerinden trenle Konya’ya doÄŸru yola çıkarlar. Bu heyet Afyonkarahisar’a geldiÄŸinde Mevlevîhâneye misafir olmuÅŸlar ve birkaç gün burada kalmışlardır.

Kaldıkları ilk günün yatsı namazından sonra da dergâhta coÅŸkulu bir mevlevî mukâbelesi (semâ) düzenlenmiÅŸtir. Gelenlerle birlikte semâya katılanlar kalabalık olduÄŸu için, semâhane semâzenleri almamış ve sırayla semâ edilmiÅŸtir. Mukâbele sonrasında vatan mücadelesinin hayırla ve baÅŸarıyla bitmesi dileÄŸiyle Musullu Âyinhan Hafız Osman Efendi, caminin müezzinler bölümünde dua etmiÅŸ, buradaki merasimden sonra topluluk Belediye Parkı karşısındaki (ÅŸu anda yıkılmış bulunan) Hükûmet Binası önüne gitmiÅŸ ve burada da büyük bir tören yapılmıştır. Çok sayıda Afyonkarahisarlı’nın da iÅŸtirak ettiÄŸi bu tören sırasında Müftü Hüseyin (Bayık) Efendi’nin sekiz yaşındaki oÄŸlu Kemal (Bayık), o günlerdeki heyecanı veciz bir ÅŸekilde dile getiren ve orada bulunanları da coÅŸturan bir heyecanla, ÅŸu ÅŸiiri okumuÅŸtur:

Mevlevî taburu teşkil eyledi Sultan Reşâd
Avn-i Hakk’la eyleriz meydan-ı harbde biz cihâd
Sâlikân-ı Mevlevî meydan-ı harbe hû salâ
İşte hâzırdır gelin aşkıyla meydan-ı vikâ
Pirimiz pîşvamız Hazret-i Molla Celâl
Azmimiz düşman ile savletle etmektir cidâl
Hâlik-i kalb-i aduvdur fahrimiz serde külâh
Emr-i Hayr harbe sevk etti bizi çün Pâdişâh
Velvele-endâz-ı âfâk ola çün nay kudûm
Allah Allah hû deyü düşmana etmekde hücum.”

(Nuri Köstüklü: a.g.e., s.80., MMA: Zarf No: 149/2.)

CoÅŸkulu geçen bu törenin bitiminde Mevlevî Alayı Konya’ya hareket etmiÅŸtir. Åžeyh Ali Celâleddin Çelebi’nin maiyetinde altmış üç derviÅŸ olduÄŸu alayın toplam mevcudu 1026 dır.

Birinci Dünya Savaşı’nda kurulan Mevlevî Alayı ile vatan savunmasında bulunan Afyonkarahisar’lı Mevlevîlerden üç kiÅŸi Ä°ngilizlere esir düşmüştür. Bunlardan biri Ahmet Nuri Gümüş’tür. Basra Cephesi’nde Ä°ngilizlere esir düşerek Hindistan’ın Bombay ÅŸehrine götürülmüştür. Mevlevî Alayı’nda bulunan Ali Dede (Ä°demen) de, Sıhhıye Bölüğünde çalışırken Ä°ngilizlere esir düşerek Kıbrıs’a götürülmüştür. Kıbrıs’daki Mevlevîhâne ÅžeyhliÄŸinin kefaletiyle oradaki Mevlevî Dergâhı’na gidip gelmiÅŸtir. (Yusuf Ä°lgar: Karahisâr-ı Sâhib, s.197.)

Birinci Dünya Savaşı’nda yedek subay olarak Åžam’da askerlik görevini îfâ ederken, buradan Kudüs’e, oradan da Mısır’a gönderilen Hz. Mevlânâ torunlarından Ferruh Çelebi oÄŸlu Arif Çelebide Mısır’da Kanal Harekâtı’na katılmış, bu sırada Ä°ngilizler’e esir düşmüştür. Kahire’de esir Türk Kampında kalan Arif Çelebi’nin 1919 yılının Aralık ayında serbest bırakıldığı sanılmaktadır. (Yusuf Ä°lgar: Karahisâr-ı Sâhib, s.197, 198. Nuri Köstüklü: a.g.e., s. 122,123.)

Åžeyh Ali Celâleddin Çelebi ve Bursalı Mehmed RaÅŸid Dede, heyetle birlikte Åžam’a kadar gitmiÅŸler, yaÅŸlı olmaları sebebiyle Afyonkarahisar’a geri gönderilmiÅŸlerdir. (Yusuf Ä°lgar: Karahisar-ı Sâhib, s.191.)

Åžeyh Ali Celâleddin Çelebi, Mücâhidîn-i Mevlevîyye Alayı’nın oluÅŸumundaki katkısı ve gayreti ile önemli bir liderlik görevini baÅŸarıyla tamamlamıştır. Zaten Mevlevî Alayı’nın teÅŸekkül ettirilmesinin ana gayesi cephede savaÅŸmak deÄŸil, MehmetçiÄŸe moral kaynağı olup ordunun manevîyatını yükseltmek idi. (Veled Çelebi Ä°zbudak: a.g.e., s.124.)

3. Ali Celâleddin Çelebi Döneminde Ä°mar Faaliyetleri

Osmanlı PadiÅŸahları, Hz. Mevlânâ gibi manevî ÅŸahsiyeti yüce ÅŸahısların hatırasının temsil edildiÄŸi türbe ve dergâhlara sürekli ilgi ve alâka göstermiÅŸlerdir. Gerek türbelerinin inşâsı, gerek dergâhlarının tadilatı gibi imar faaliyetleri konusunda hem cömert hem de hürmetkâr davranmışlardır. Afyonkarahisar Mevlevîhânesi de, Osmanlı Hânedânı’ndan sürekli ilgi gören dergâhlardan olmuÅŸtur. Çok önemli yangınlara maruz kaldığı yıllarda dahi Osmanlı Devleti’nin gözetiminde yeniden inÅŸa edilmiÅŸtir.

Sultan II. Abdülhamid de aynı ÅŸekilde hayrâtın ihya ve tamiri hususunda son derece hassas idi. Ali Celâleddin Çelebi’nin ÅŸeyhlik makamına atanmasından hemen önce, Sultan II. Abdülhamid’in arzusuyla Hazîne-i Hâssaca,  Sultan Dîvâni’nin sandukası için yapılan pûşîde ve pirinçten mamul parmaklıklar; Miralay Osman Bey, Mülkiye Memurları, Askeriye ve Ulemâ EÅŸrafı, Postnişîn Kemâleddin Çelebi ve Müfti Efendi’nin de hazır bulunduÄŸu törenle, (1265/1849–50 tarihli eski pûşîde, ÅŸu anda Sultan Dîvânî Mevlevîhâne Müzesinde sergilenmektedir) 30 Nisan 1310/2 Mayıs 1894 tarihinde yerine tevdi edilmiÅŸtir. (BOA: DH. MKT, DN:234, GN:76/1.) II. Abdülhamid tarafından Sultan Dîvânî’nin sandukası üzerine örtülmek üzere gönderilen örtünün üzerindeki talik hat, Afyonkarahisarlı Hattat Kirâmî tarafından hazırlanmış, sarayda altın sırma ile iÅŸlenmiÅŸtir. (Süleyman Gönçer: Afyon Ä°li Tarihi, C. II, Ä°leri Ofset Matbaacılık, Afyon 1991, s.100, 188.)

Åžu anda Sultan Dîvânî’nin sandukasında bulunan pûşîde, 1331 / 1312–13 tarihlidir. Sultan ReÅŸad’ın gönderdiÄŸi bu yeÅŸil, murassa ve musanna örtünün de Sultan Dîvânî sandukasına örtüldükten sonra, boÅŸta kalan 1894’te Sultan II. Abdülhamit’in hediyesi olan kırmızı örtü hâl-i hazırda. Abâ Pûş Mehmed Bâli Çelebi’nin sandukası üzerinde bulunmaktadır.

1331 / 1312–13 tarihli pûşîdenin üzerinde destarlı sikke içerisinde ‘Yâ Hazret-i Mevlânâ’, saÄŸ tarafında ‘Ve kefâ billâhi ÅŸehîdâ’, sol tarafında ‘Muhammed Rasûlüllâh’ yazılıdır. Daha sonra alt alta; ‘Elâ inne evliyâallâhi lâ havfün aleyhim velâhüm yahzenûn’; ‘Destûr yâ Hazret-i Sultan Dîvânî’; ‘Baver bekün ki ber serem eÄŸer âyet Mesih, derdi ki yâdigârı küdarem deva kûnet’ ifadeleri nakÅŸedilmiÅŸtir. Örtünün yanlarında ‘innallahe yaÄŸfir’uz-zunûbe cemîan innehû hüve-el ÄŸafûr-ur rahîm’(Zümer Sûresi 53. Ayet) ayeti ta’lîk üzere yazılmıştır.

Sultan ReÅŸad’ın hediye ettiÄŸi, bugün mevcut olan pirinçten mamul parmaklıklar, 1960’lı yıllara kadar bir sandıkta beklemiÅŸ ve Kemal Bayık’ın müezzinlik yaptığı yıllarda ÅŸimdiki yerine monte edilmiÅŸtir. (Sultan ReÅŸad’ın hediyesi olan parmaklıkların, uzun bir dönem bekledikten sonra yerine monte edildiÄŸi böylece anlaşılmaktadır). (Hamdi Özkara: a.g.e., s.81.)

Afyonkarahisar Mevlevîhânesi, 1292/1876–77 yılında, büyük bir yangına maruz kalmıştır. Åžeyh Kemâleddin Çelebi zamanındaki yangın sonrası yeniden inÅŸa için gerekli mâlî kaynak mevcut olmadığından - padiÅŸahtan yardım istenmiÅŸ olsa da - borç alma yoluna gidilmiÅŸtir. Alınan borç çok yüksek meblaÄŸlara ulaÅŸtığından Çelebi’nin ömrü bu borcu kapatmaya kifayet etmemiÅŸ, bu borç yükü Åžeyh Ali Celâleddin Çelebi dönemine sarkmıştır. (Mustafa Karazeybek: a.g.m., s.298-352.)

1902 Yangını Ve Yeniden İnşa

Yangının Sebep ve Sonuçları

1902 tarihinde zuhur eden yangının geride bıraktığı maddî hasarın ardından, Afyonkarahisar’ın altından kalkmakta çok zorlanacağı bir  bilanço ortaya çıkarmıştır. Mevlevîhânenin de tamamen yandığı bu felâket, hem Afyonkarahisar’ı hem de Afyonkarahisar Mevlevîhânesi’ni ilgilendiren ciddiyette idi. AÅŸağıdaki baÅŸlıklarda ayrıntılarına deÄŸindiÄŸimiz 1902 yangını, Afyonkarahisar Mevlevîhânesinin tarihindeki en önemli inşâ sorununu da beraberinde getirmiÅŸtir.

4.1.1. Yangın Öncesi Mevlevîhânenin Mîmârî Yapısı

Daha önceki dönemlerde de büyük yangınlar yaÅŸamış olan ( Afyonkarahisar Mevlevîhânesinin maruz kaldığı yangınlar: 1560, 1683, 1876, 1902 yılları. Bkz., Hasan Özönder: “Afyon Mevlevîhânesi”, 5. Millî Mevlânâ Kongresi (TebliÄŸler) 3-4 Mayıs 1991, Ayrı Basım, Konya 1991, s.97-124. Hamdi Özkara’ya göre, 1844’te de Mevlevîhâne tamamen yanmıştır. Bkz., Hamdi Özkara: a.g.e..,79.) Afyonkarahisar Mevlevîhânesinin son (belki de en büyük) yangın öncesi mîmârî durumunu zikretmek faydalı olacaktır. Mevlevîhânenin 1902 yangınından önceki hâlinin detayları, Agnes Dick Ramsay’ın AÄŸustos 1890 tarihli notlarında, ÅŸu ÅŸekilde yer almaktadır:

“Tekke; merkezinde, mermer sütunların taşıdığı bir çatıyla kaplı, güzel bir mermer ÅŸadırvanın bulunduÄŸu, taÅŸla pekâlâ döşenmiÅŸ, temiz bir avluyu çevreleyen, birtakım muhkem görünüşlü haneler ve zarif bir camiden meydana gelmektedir. Su, her birinin yanına, bir içme bardağının zincirle iliÅŸtirilmiÅŸ olduÄŸu bir düzine emzikten akmaktadır. Cami, murabbaın bir tarafında kendi başına durmaktadır. Cami ve en yakın hane arasında; Åžeyhin hanımlarının ikamet ettikleri ev olan, kafesli pencereli, büyük, beyaz bir hane ve koyu, zarif servileri ve Müslüman kadınların kabirlerini iÅŸaretleyen, düz, sivri taÅŸlarıyla bir kabristan göze çarpmaktadır. Caminin içerisi geniÅŸ, azametli ve arkadaki pencereler vasıtasıyla iyi aydınlatılmıştır. Musikî erbabı için, dar bir merdivenle eriÅŸilen, küçük bir mahfil bir köşede bulunmaktadır. Son derece iyi cilalanmış zeminiyle geniÅŸ bir murabba, semazenler için korkulukla çevrilmiÅŸtir. Girince soldakiler, korkuluÄŸun dışında, çift sıra hâlinde, müteveffa derviÅŸ ÅŸeyhlerin kabirleridir. Bunlar, koyu yeÅŸil kumaÅŸlarla ve güzel ve pahâlı nakışlarla örtülü meyilli üstleri ve her birinin başında dev, beyaz bir sarıkla; mutat, yüksek, tabut ÅŸekillidirler. KorkuluÄŸun bir köşesinde, bir kabir, kalanlardan öteye çıkıktır ve ayakucunda; yakılmamış, uzun mumlar taşıyan, tunçtan, gümüş kakmalı, dört kocaman ÅŸamdanı olan bir mihrap bulunmaktadır”. (W. Mitchell Ramsay: a.g.e., s.269–277.)

Mîmârî yapısıyla, ulvî bir havayı barındıran ve insanı etkisi altına alan bu Mevlevîhâne, 1902’deki büyük yangında sandukalar hariç tamamen yanmış ve ne yazık ki yukarıda anlatılan güzelliklerden günümüze bir ÅŸey kalmamıştır.

4.1.2. Yangının Sebebi

Daha önceden bu yangınla ilgili yayımlanmış bazı makaleler; yangının başlangıcı, bıraktığı hasar ve sonraki süreç hakkında net bilgi vermemektedir. 1902 yangınının hem Mevlevîhâneye, hem de kente getirdiği maddî-mânevi hasar, elimizdeki belgelerde daha net ve ayrıntılı bir şekilde mevcuttur.

Yangının çıkış noktasının bir Ermeni evinin olduÄŸu konusunda fikir birliÄŸi vardır. Özellikle Ömer Fevzi Atabek (ö.1971) ve Hamdi Özkara’nın henüz yayımlanmamış eserlerinde, yangın ile ilgili detaylar yer almaktadır.

Yangın, AÄŸustos 1318 (1902)’de, bir PerÅŸembe gecesi çıkmıştır. O gece Ömer Fevzi Atabeklerin komÅŸusu Cırıkların Kâmil’in düğünü yapılmıştır. EÄŸlence için düğün evine davet edilen bando takımı, kısa bir süre çalgı çalmayı bırakmış ve ardından ÅŸehirde yangın olduÄŸuna dair bir duyuru mahiyetinde olan tüfek sesleri gelmeye baÅŸlamıştır. Yangının bir Ermeni evinde çıktığı hemen anlaşılmış, ateÅŸin ÅŸiddetinden gece karanlığı gün gibi aydınlanmıştır. Hızlı bir ÅŸekilde diÄŸer evlere de sirayet eden yangın, halkı korkuya sevketmiÅŸtir. Bu hengâmede insanlar hâliyle evlerindeki eÅŸyaları kurtarmanın telaşına düşmüşlerdir. Alevler, Kale ile Hıdırlık arasını esir almış, çoÄŸunlukla Ermeni vatandaÅŸların evleri yanmıştır. Yangından kaçırılarak Hıdırlık yamaçlarına konulan eÅŸyalar, ulaşım yollarının kapanmasına sebep olmuÅŸtur. Yeterli söndürme takviyesinin olmayışından olsa gerek, yangın üç gün sonra kendiliÄŸinden sönmüştür. Yangın esnasında dikkat çekici bir diÄŸer durum ise, Ermeni evlerinin alt katlarından patlama seslerinin duyulmuÅŸ olmasıdır. Bu patlamalardan anlaşılan odur ki Ermeniler, evlerini cephaneliÄŸe çevirmiÅŸlerdir. (Ömer Fevzi Atabek: Hayatım, (Yayımlanmamış)s.89–93.)

Özkara da yangının Ermeni mahallesinde baÅŸladığını, kendisinin o günlerde altı yaşında olduÄŸunu ifade etmektedir. (Hamdi Özkara, a.g.e., s.80,81.) Muharrem Bayar’a göre yangın, Yenice Mahâllesi’nden, Tüccar Åžirpenyan Arakli isimli Ermeni’nin evinde çıkmıştır.

Atabek’in notlarına göre yangının hududu ÅŸu ÅŸekilde idi:

“Hıdırlık ile Kale yan tarafları, yangının hududunu teÅŸkil etmekle beraber, üst taraf hududu [ise] kale eteÄŸinde bulunan Ermeni Kilisesi önünden aÅŸağı Pazar Mescidi[ne kadardır]. Arka tarafından Protestan Kilisesi’ne hizadan kuleli tahtalı denilen camiler ve buradan hark teÅŸkil eder. Alt taraf sınırına gelince, Atiye Camisi, Kireç Pazarı, Ak Mescid ve bu hizadan ibaret idi. Yangın bitimi[ne] müteakip EskiÅŸehir’den, bir vagon, harikzedegâne dağılmak üzere ekmek gönderilmiÅŸti ve vagon açıldığı zaman ekmeklerin küflenmiÅŸ olduÄŸunu gördük..” (Ömer Fevzi Atabek: a.g.e., s.89–93.)

Yangının ÅŸiddetine de deÄŸinecek olursak; Mevlevîhânenin civarında üçüncü Germiyan Hükümdarı Süleyman Åžah Çelebi tarafından yaptırılan iki lulalı mermer kitabeli bir çeÅŸme, etrafını çevreleyen evlerin ateÅŸ yığınları arasında kalması neticesinde kireç ve toprak hâline dönüşmüştür. Hamdi Özkara bu mâlumâtı, kütüphane memuru Bekir Sıdkı Efendi’den almıştır. (Hamdi Özkara: a.g.e., s.11.)

Yangının, Afyonkarahisar Tarihi’ndeki kalıcı etkisi, Çizmecizade Vehbi Efendi (ö.1937)’nin Yangın Destanı adlı ÅŸiir yazmasına da ilham kaynağı olmuÅŸtur: (Mustafa Eravcı: “Afyonkarahisar Mevlevîhânesi”, Sultan Dîvânî ve Afyonkarahisar’da Mevlevîlik, Afyon Kocatepe Ãœniversitesi Yayın No: 42, Afyon 2002, s. 204–231.)

Yangın Destanı

Ağustos bin üç yüz on sekiz idi
Karahisâr’da harîk oldu nümâyân
Bu yangın ateşten bir deniz idi
Kaplayıp beldeyi eyledi umman.

Dört cami, bin üçyüz onsekiz hane
İki hamam kül oldu hep yâne yâne
İki dergâh-i şerîf, bir de dersane
Oldu bir gün içre, hâk ile yeksan.

4.1.3. Yangının Sonuçları ve Hasar

Her hâliyle Afyonkarahisar tarihinin en esef verici olaylarından biri olan bu büyük yangın neticesinde, ilgili makamlara tebliğ edilen hasar tespit raporları, maddî hasarın vehametini göstermektedir. Mevlevîhâneyle birlikte, içerisinde bulunan ilmî ve fikrî eserlerin de yanması, manevî zenginliğin de hasara uğradığını gösteren diğer bir gerçekliktir. Tek tesellî kaynağı ise bu büyük felakette hiç can kaybının olmayışıdır.

Yangının hemen ardından, 16 AÄŸustos 1318 / 29 AÄŸustos 1902 tarihinde, Karahisâr-ı Sâhib Mutasarrıfı Muhammed ve Karahisâr-ı Sâhib Fırkası Kumandanı Ferit Bey’lerin ortaklaÅŸa tebliÄŸ ettikleri telgrafta yangın PadiÅŸaha ihbar edilmiÅŸ; EskiÅŸehir ve Ä°zmir’den yardımın geldiÄŸi, Ä°zmir ve Åžucurbolu (?) kumpanyaları tarafından yangında maÄŸdur olanlar için on günlüğüne otuz vagonun (prefabrik ev) meccanen verildiÄŸi bildirilmiÅŸtir. (BOA: Yıldız Tasnifi Perakende Evrakı Mabeyn BaÅŸkitabeti (Y.PRK. BÅžK.), DN:67, GN:7/1.) Aynı gün Hüdavendigar Valisi’nin, Mâbeyn-i Humâyûn-u Mülûkâne BaÅŸkitabet-i Celîlelesi’ne çektiÄŸi telgrafta; 3 cami, 2 tekke, 1 kilise, 2 mektep, 2 hamam, 25 dükkân, 245 Ä°slâm, 804 Ermeni Hanesi’nin yandığı; 25 Ä°slâm, 8 Ermeni olmak üzere toplam 33 dükkânın kullanılamaz hâle geldiÄŸi ifade edilmektedir. Toplam 1313 yapının zarar gördüğünün beyan edildiÄŸi telgrafta, 1225 Ä°slâm ve 4020 nüfus Ermeni’nin meskensiz kaldığı da bildirilmiÅŸtir. (BOA: Y.PRK.BÅžK., DN:67, GN:7/5.)

Elem verici bu durumun haberini alan Sultan II. Abdülhamid, öncelikle Sultan Dîvânî Dergâhı’nın ve diÄŸer dînî yapıların inşâsı için ferman yazmıştır. (BOA: BEO, DN:1915, GN:143581/1.)

4.2. Yeniden Ä°nÅŸa Çalışmaları

4.2.1.Yeniden İnşa Kararı ve Ödenek Sorunu

Yangından sonra yapılan ilk iÅŸ hâliyle Mevlevîhânedeki hasarın detaylı olarak tespiti ve yeniden inÅŸa için gereken paranın miktarının belirlenmesi olmuÅŸtur. Bunun için, Ali Celâleddin Çelebi’nin de içinde olduÄŸu bir komisyon kurulmuÅŸtur. Heyetin tespitleri ve Nezâret-i Evkâf-ı Humâyûn müfettiÅŸlerinin tetkikinden sonra ortaya çıkan inÅŸa bedeli de, 600.000 kuruÅŸ olarak çıkarılmıştır. (BOA: BEO, DN:2150, GN:161243/2.)

Mevlevîhâne vakıflarının bu mevcut hâli ile gereken meblağı temin edemeyeceği aşikâr olduğundan, durum Evkâf Nezâretinin de dikkatinden kaçmamıştır. Hazırlanan raporda mesele beyan edilmiş ve çare olarak paranın büyük bir kısmının Maliye bütçesinden tedarik edilmesi gerektiği bildirmiştir.

Türbeler hariç, hemen hemen tamamen yanan Mevlevîhânenin inşâsında kullanılacak malzeme için gerekli bilgi Dâire-i Umûr-u Dâhiliyeden Sadaret Makamına iletilmiştir. Buna göre ihtiyaç duyulan kereste ve sairenin gümrük ve orman vergisinden muaf tutulması istenmiştir. (BOA: ŞD, DN:2426, GN:32/1.) Bu da oldukça dikkate şayandır. Bu vesikadan, devlet kurumlarının Mevlevîhânelerin inşâsı ile yakından ilgilendikleri ve maliyetin düşürülmesi için çare aradıkları anlışılmaktadır. Bu ve benzeri istekler, Mevlevîhânenin tekrar inşası için, Osmanlı kurumlarının hamiyetperverliğini göstermesi açısından önemlidir.

Sultanın ve nazırlarının başlangıçtaki kararlılıkları ve hızlarına rağmen gerek bürokratik engeller, gerekse mâlî zorluklar nedeniyle, inşâ beklendiği gibi hemen başlamamıştır.

Nitekim yangının üzerinden nerede ise bir sene geçmiş olmasına rağmen inşasının başlamamış olması, Evkâf Nezâretinin 5 Temmuz 1319 / 18 Temmuz 1903 tarihinde konuyu tekrar gündeme getirmesine neden olmuştur. (BOA: BEO, DN:2150, GN:161243/2.)

Başlangıçta 600.000 kuruş olarak takdir edilen tamir bedelinden 400.000 kuruşunun Maliye hazînesinden karşılanacağı vurgulanmış, akabinde bunun 200.000 kuruşunun acilen tedariki istenmiştir.

Kalan 200.000 kuruÅŸun ise Evkaftan karşılanması kararına varılmış ancak bu meblağın Evkâf Ä°daresi’nin anılan yılda Hüdavendigar Vilâyeti Mal Sandığından alacağı olan 5.624.000 kuruÅŸtan tahsil edilebileceÄŸi belirtilmiÅŸtir. (BOA: BEO, DN:2156, GN:161699., BEO, DN,2156, GN,161699/3.)

Ne var ki Hazîne-i Celîle’ce ödenmesi gereken meblağın karşılığı, ilgili bütçede bulunmamaktadır. Zaten, ilgili sene bütçesinden 75.000 kuruÅŸun kaldığı, bir sonraki yılın bütçesinden de 100.000 kuruÅŸluk bir miktarın bile, zarûrî ihtiyacı olan diÄŸer dinî kurumlar için ÅŸimdiden ayrıldığı, Mâliye Nezâreti tarafından beyan edilmiÅŸtir. (BOA: BEO, DN:2179, GN:163396/1,2,3., M.V., DN:107, GN,59/1.)

Yazışmaların uzaması, bütçe ile alakalı problemin çözülememesi, inÅŸa faaliyetinin daha da gecikmesine sebep olmuÅŸtur. Yangının üzerinden on dört  ay geçmiÅŸ olmasına raÄŸmen, ödenek ile ilgili sorunun çözülemediÄŸi, Bursa Hüdavenigar Vilayeti Valisi Reşîd Bey’in 15 TeÅŸrîn-i Evvel 1319/28 Ekim 1903 tarihli telgrafından da anlaşılmaktadır. (BOA: BEO, DN:2215, GN:166079/3.)

Naticede, Ali Celâleddin Çelebi’nin gayretleri ve Bursa Valisi’nin durumu sahiplenmesi sonucu mâli problem çözülmüştür. Nihayetinde, bir önceki sene (1318) bütçesinin bakiyesi, bir sonraki seneye (1320) aktarılarak, ilgili ödeneÄŸin tahsisatı karara baÄŸlanmıştır. (BOA: BEO, DN:2179, GN:163396/12.)

4.2.2.Yeniden Ä°nÅŸa

Yeniden inşa süreci, mâlî yönden hesabı yapılıp ödeneğin karşılanması hususunda gerekli girişimlerin gerçekleşmesinin hemen ardından başlamıştır.

İnşaatın nihayete ermesi ve müştemilatının tamamlanıp Mevlevîhânede geleneksel yaşantı biçiminin bir an önce hayata kavuşmasını, hem şeyh ailesi hem de dervişler büyük bir özlemle beklemişlerdir. Belirli aralıklarla düzenlenen semâ törenlerinin bir an önce icrâ edilmeye başlanması için dervişlerin ve halkın katkısı takdire şayandır.

Ä°nÅŸaat sırasında ne yazık ki kubbeler yıkılmış, çare olarak saraydan gönderilen Hacı Bey isimli mimarın nezaretinde tekrar yapılmıştır. Bu beklenmedik durum, Mevlevîhânedeki etkinliklerin yeniden baÅŸlama sürecini uzatmış ve bütçeye 20.112 kuruÅŸluk, ek bir külfet getirmiÅŸtir. (Åž. Barihüda Tanrıkorur: a.g.t., s.454., H. Özönder, s. 97-124.) Akabinde, yangında hasar gören 1844 yapımı minare de tamir edilmiÅŸtir. (Mustafa Eravcı: a.g.m., s.204-231.)

Mevlevîhânenin yeniden inÅŸası sırasında uygulanan yerleÅŸim düzeyinde deÄŸiÅŸiklikler de olmuÅŸtur. (Åž. Barihüda Tanrıkorur: a.g.t., s.461.) Semâhane ve mescit bölümünün iç içe olduÄŸu, kadın mahfilinin yine eskisi gibi türbelerin doÄŸu yönünde inÅŸa edildiÄŸi bu günkü durumuna kavuÅŸan Mevlevîhâne bünyesine, çelebi ailesi için de yeni bir konak ilave edilmiÅŸtir. (Mustafa Eravcı: a.g.m.,s.204-231.)

İnşa sırasında, halkın iş gücü olarak katkısının olduğu önemli bir gerçeklik olduğunu yukarıda da belirtmiştik. Halkın yardımına başvurmak konusunda bununla yetinilmemiş, nakdî yardım konusunda da önemli destek sağlanmıştır. Bunun için, her biri 10 kuruşluk makbuz koçanı bastırılmış olup, muhtevası şöyledir:

“Taht-ı Himâye-i Mufahhara-i Hazret-i Hilâfetpenâhî’de teÅŸkîline irâde-i merâhim-i âde-i Hazret-i Cihanbânî ÅŸeref ü mütaallık buyurulan iâne makbuzu. Karahisâr-ı Sahib’de vuku‘ bulan harîk-ı  hâilerin musâb olan Ä°slâm ve Hıristiyan tebea-i şâhânenin âcilen (….) (….) ihtiyacı içün tertib olunan iâne biletidir. 10 GuruÅŸ. (Arkadaki Mühür):  Karahisâr-ı Sahib İâne Komisyon-u Âlî’si /1320.”

4.2.3. Açılış

Sıkıntılı ve zor bir süreçten geçen Afyonkarahisar Mevlevîhânesi, âdeta büyük bir mücadelenin başarıyla sonuçlanmasının sembolü niteliğinde, ihtişamlı yapısıyla 1908 yılında güzel bir törenle açılmıştır.

Halkın ve resmî erkânın heyecanlı katılımıyla, Åžeyh Ali Celâleddin Çelebi’nin riyasetinde ve dönemin müftüsü Çil Hafız Efendi’nin de eÅŸlik ettiÄŸi duâ ile açılışı yapılmıştır. Törende bulunan, o dönemin önde gelen ÅŸahıslarının isimleri, Yusuf Ä°lgar’ın tespitine göre şöyledir: Åžeyh Ali Celâleddin Çelebi, Åžeyh Ali Celâleddin Çelebi OÄŸlu Veled Çelebi, Çil Hafız Ali Rıza Efendi, Müftü Yunus Hoca OÄŸlu Ömer Efendi, Ermenî Papazı ArdeÅŸir, Nuri PaÅŸa OÄŸlu Mollazade Besim Bey, Sardeddin Çelebi, Hamza Hoca, Nuri Dede OÄŸlu Saatçi Con Ahmet, Hacı Ali (BayraÅŸa) Dede, Mollzade Sadık Bey, Fahreddin Hoca (Müderris), Türbedar Hilmi Dede, Mehmed Dede, Neyzen Feyzi Dede, Nuri Dede OÄŸlu Saatçi Ali Dede (Ä°demen), Mollazade Hacı Nuri PaÅŸa, Musamcızade Müftü Ali Rıza Efendi, Sarı Hacı OÄŸlu Ahmet Bey, Ä°skender Bey, Nihat Niyazi, Nakibzâde Salim Bey, Ömer yahut Bekir Çelebi, Mollazade Azmi Bey, Ermeni Cemaatinden Tüccar IşıloÄŸlu.

1908’den günümüze kadar, ana yapısının orjinalliÄŸini korumuÅŸ olan Mevlevîhânenin bazı bölümleri muhafaza edilememiÅŸtir. Mevlevîhânenin doÄŸu kısmındaki harem dairesi ile batı cihetindeki selamlık mevcut deÄŸildir. Korunamayan diÄŸer alan ise, Mevlevî geleneÄŸinin önemli unsurlarından olan hamuşândır. Mevlevî geleneÄŸinin temsilcilerinin mezarlarının bulunduÄŸu bu alanın, Mevlevîhânenin doÄŸu kısmında olduÄŸu bilinmektedir. Bahçede kalan yegâne mezar, Namık Kemal’in annesi Fatma Zehra Hanım (ö. 1848)’ın mezarıdır.

Yangından sonra yeniden inÅŸa edilen Afyonkarahisar Mevlevihanesi açılış töreni -1908- (MMA: Zarf  No: 230)

KAYNAKÇA

BELGELER

DEVLET ARŞİVLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ OSMANLI ARŞİVİ DAİRE BAŞKANLIĞI ARŞİVİ
BOA. BEO, DN: 8245, GN:6/1.
BOA. BEO, DN:82456, GN:1.
BOA. BEO, DN:161243, GN:2.
BOA. BEO, DN:143581, GN:1.
BOA. BEO, DN:161243, GN:1,2,4.
BOA. BEO, DN:160152, GN:1.
BOA. BEO, DN:161699, GN:3.
BOA. BEO, DN:163396, GN:1,2,3.
BOA. BEO, DN:166079, GN:3.
BOA. BEO, DN:169183, GN:1,3.
BOA. BEO, DN:74057.
BOA. BEO, DN:1915, GN:143581/1.
BOA. BEO, DN:1915, GN:143581/1.
BOA. BEO, DN:2215, GN:166079/3.
BOA. BEO, DN:2150, GN:161243/2.
BOA. BEO, DN:2150, GN:161243/2.
BOA. BEO, DN:2150, GN:161243/4.
BOA. BEO, DN:2156, GN:161699.
BOA. BEO, DN:2156, GN:161699.,
BOA, BEO, DN:2156, GN,161699/3.
BOA. BEO, DN:2179, GN:163396/1,2,3,
BOA. BEO, DN:2179, GN:163396/12.
BOA. DH.MKT., DN:1773, GN:47-1.
BOA. DH.MKT, DN:234, GN:76/1.
BOA. DH.MKT. DN:349, GN:54/1.
BOA. DH.MKT., DN:349, GN:54/1.
BOA. DH.MKT., DN:349, GN:54/2,3.
BOA. Ä°.ML, 1314.Åž.23-6.
BOA. Ä°.ML, 1314.Åž.23/4,6.
BOA. Ä°.MMS, 1333.Åž.16-2.
BOA. Ä°.MMS, DN: 197, GN:5.
BOA. Ä°.MMS, 1333.Åž.1.
BOA. Ä°.MMS, 1333. Åž. 16/3.
BOA. Ä°.MMS, 1333.Åž.5.
BOA. MV, DN:59, GN:1.
BOA. M.V, DN:241, GN:2.
BOA. MV, DN:200, GN:53-1.
BOA. M.V., DN:107, GN,59/1.
BOA. ÅžD, DN:2977, GN:56/1.
BOA. ÅžD, DN:1567, GN:10/3.
BOA. ÅžD, DN:32, GN:1.
BOA. ÅžD, DN:2426, GN:32/1.
BOA.Y.A.HUS., DN:306, GN:39–1,2.
BOA. Y.PRK.BÅžK., DN:67, GN:7/1.
BOA. Y.PRK.BÅžK., DN:67, GN:7/5.

MEVLÂNÂ MÜZESİ HAZİNE-İ EVRAK ARŞİV DEFTERİ

ZARF NO: 29/1.
ZARF NO: 40/1-c.
ZARF NO: 51/18.
ZARF NO: 54/03–45.
ZARF NO: 66/12,13–1,14–1.
ZARF NO: 129-a.
ZARF NO: 149/2.
ZARF NO: 159/01-a-b-c.
ZARF NO: 225/1.
ZARF NO: 234/1, 5, 27, 32, 33,  52, 57, 58, 59, 60, 62, 63, 64, 65, 66, 68, 69, 72, 75, 76, 78, 82, 84, 85, 87, 92, 94, 97, 98, 99, 100.

MÄ°LLÄ° KÃœTÃœPHANE
T.C. Adliye Vekaleti Kanunname Mecmuası 1926, C. I, Poz 457,458.,  Tertîb-i Sânî Düstûr, C.V, s. 239.

KÄ°TAPLAR
AKGÃœNDÃœZ, Ahmet. Ä°slâm Hukuku ve Osmanlı Tatbikatında Vakıf Müessesi, OSAV Yayınları, Ä°kinci Baskı, Ä°stanbul 1996.
ARPAGUÅž, Sâfî. Mevlevîlikte EÄŸitim, Vefa Yayınları, Ä°stanbul 2009.
AYVERDÄ°, Ä°lhan. Misalli Büyük Türkçe Sözlük, Yayına Hazırlayan: Kerim Can Bayar, Kubbealtı NeÅŸriyat, C. I.,II.,III., Ä°kinci Baskı, Ä°stanbul 2006.
BÄ°LMEN, Ömer Nasûhî. Hukuki Ä°slâmiyye ve Ä°stilâhat-ı Fıkhıyye Kamusu, C. IV, Bilmen Yayınevi, Ä°stanbul (Tarihsiz).
BULAÇ, Ali. Kur’an-ı Kerîm’in Türkçe Anlamı, GiriÅŸim Yayınları, Ä°stanbul (Tarihsiz).
BURSALIOÄžLU, Nazım. Afyonkarahisar Mutasavvıfları ve Din Bilginleri, TaraÅŸlı Ofset Matbaası, Denizli 2000.
CAN, Åžefik. Mevlânâ Ä°le Bir Ömür, Hazırlayan: Sezai Küçük, Sûfî Kitap, Tasavvuf Sohbetleri Dizisi, Ä°stanbul 2009.
CEBECÄ°OÄžLU, Ethem. Tasavvuf Terimleri ve Deyimleri Sözlüğü, Anka Yayınları, Ä°stanbul 2005.
ÇALIÅžIR, Ahmet. Mevlevî Âyinleri, C. I., Selçuklu Belediyesi, Konya 2010.
ÇIPAN, Mustafa. Dîvâne Mehmed Çelebi, Afyon Mevlevîhânesi Åžeyhi, T.C. Konya ValiliÄŸi Ä°l Kültür Müdürlüğü Yayınları:34, Konya 2002.
DURU, Muhiddin Celal. Mevlevî, Kader Basımevi, Ä°stanbul 1952.
GÖLPINARLI, Abdülbaki. Mevlevî Âdâb ve Erkânı, Konya ve Mülhakatı Eski Eserleri Sevenler DerneÄŸi Yayınları, Konya, Tarihsiz.
_______, Mevlânâ’dan Sonra Mevlevîlik, Ä°nkılâp Yayınları, Ä°stanbul 2006.
GÖNÇER, Süleyman. Afyon Ä°li Tarihi, C. II, Ä°leri Ofset Matbaacılık, Afyon 1991.
IÅžIK, Ali. Mevlevî Mektupları, Metro Kültür Yayınları, Birinci Baskı, Konya 2010.
Ä°LGAR, Yusuf ve SARI, Mehmed. Mevlevî Dîvân Şâiri Semâî Mehmed Çelebi, Afyonkarahisar Belediyesi Yayınları, Afyonkarahisar 2008.
Ä°LGAR, Yusuf. Afyonkarahisar’da Mevlevilik, 1992.
_______, Tarih Boyunca Afyon’da Mevlevîlik, Türkeli Yayınları, Afyon 1985.
_______, Karahisâr-ı Sâhib Sultan Dîvânî Mevlevîhânesi ve Mevlevî MeÅŸhurları, Afyonkarahisar Belediyesi Yayınları:14, Afyonkarahisar 2008.
_______, Sultan Dîvânî ve Afyonkarahisar’da Mevlevîlik, Afyon Kocatepe Ãœniversitesi Yayın No: 42, Afyon 2002.
Ä°MAMOÄžLU, Ahmet Hilmi. Tuhfe-i Şâhidî, MuÄŸla Ãœniversitesi Yayınları, MuÄŸla 2005.
Ä°ZBUDAK, Veled Çelebi. Tekke’den Meclis’e – Sıra Dışı Bir Çelebi’nin Anıları, Yayına Hazırlayanlar: Yakup Åžafak-Yusuf Öz, TimaÅŸ Yayınları, Ä°stanbul 2009.
KÖSTÃœKLÃœ, Nuri. Vatan Savunmasında Mevlevîhâneler (Balkan SavaÅŸlarından Millî Mücadeleye), Çizgi Yayınevi, Konya 2005.
KÜÇÜK, Sezai. MevlevîliÄŸin Son Yüzyılı, Simurg Yayınları, Ä°stanbul 2003.
OLGUN, Tahir. Mevlevî Çilesi, Hazırlayanlar: Cemal Kurnaz, Gülgün Yazıcı, Ä°stanbul 2008.
ÖNDER, Mehmed. Mevlânâ ve Mevlevîlik, Ä°stanbul 1998.
ÖZKARA, Hamdi. Sultan Dîvânî Hayatı Ve Åžiirleri, Basılmamış, 1955.
ÖZTÃœRK, Nazif. Türk YenileÅŸme Tarihi Çerçevesinde Vakıf Müessesesi, TDV Yayınları. Ankara 1995.
RAMSAY, W. Mitchell . Everyday Life in Turkey, Hoddar And Stoughton, Londan 1897.
SAMÄ°, Åžemseddin. Kâmûs-i Türkî, Ã‡aÄŸrı Yayınları, Ä°stanbul 2010.
SERTOÄžLU, Mithat. Osmanlı Tarih Lûgatı, Enderun Kitabevi, Ä°stanbul 1986.
SHAW, Stanford J. - SHAW Ezel Kural. Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu ve Modern Türkiye, C.II., Kitap Deyince Yayınları, 2. Baskı, Ä°stanbul 2003.
ÅžAFAK, Yakup. Mevlevî Gülbangleri, T.C. Konya ValiliÄŸi Ä°l Kültür ve Turizm Müdürlüğü, Yayın No:207, Konya 2010.
TANRIKORUR, Barihüda. Türkiye Mevlevîhânelerinin Mimârî Özellikleri Cilt I, Selçuk Ãœniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Arkeoloji ve Sanat Tarihi Anabilim Dalı Sanat Tarihi Bilim Dalı, Yayımlanmamış Doktora Tezi, C. I., Konya 2000.
TOP, H.Hüseyin. Mevlevî Usûl Ve Âdâbı, Ã–tüken Yayınları, Ä°stanbul 2007.
ÃœNVER, Süheyl. Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu Mevlevîhâneleri ve Son Åžeyhleri- Mevlânâ Güldestesi, Konya 1964.
YAZICIOÄžLU, H. Fikri. Hz. Mevlânâ’nın Torunlarından Sultan Dîvânî, Ä°leri Basımevi, Konya  1963.
YÃœKSEL, Ä°brahim. Sessiz Tanıklar, T.C. Afyonkarahisar ValiliÄŸi Yayınları, Ankara 2008.
ZÄ°YA,  Mehmed. Bursa’dan Konya’ya Seyahat, Hazırlayanlar: Mehmed Fatih Birgül, Dr. Levent Ali Çanaklı, Bursa Ä°l Özel Ä°daresi Yayınları, Ankara 2008.
 

SÃœRELÄ° YAYINLAR
Servet-i Fünun, “Afyonkarahisar”, 8 Haziran 1311 / 20 Haziran 1895, Sayı 223, s.234.
Åžehbal Dergisi, Sayı 57, s.168.
Zaman Gazetesi, “Mevlevî Alayı’nın Komutanlık Mührü, 100 Yıl Sonra Evinde” 10 Åžubat 2011, Sayı:16619.

MAKALELER

DURU, Rıza. “Agnes Dıck RAMSEY’in Seyahatnamesinde Afyonkarahisar Mevlevihanesi Ve Mevleviler”, http://akademik.semazen.Net/article_detail.php? id=644.

ERAVCI, Mustafa. “Afyonkarahisar Mevlevîhânesi”, Sultan Dîvânî ve Afyonkarahisar’da Mevlevîlik, Afyon Kocatepe Ãœniversitesi Yayın No: 42, Afyon 2002, s. 204-231.

HAKSEVER, Ahmet Cahit. “20. Yüzyılda Üç Mevlevî Åžeyhi: Veled Çelebi, Abdülbaki Baykara, Ahmet Remzi Akyürek”, Tasavvuf Ä°lmi ve Akademi AraÅŸtırmaları Dergisi, Ankara 2005, Yıl 6, Sayı: 14, ss.383- 415.

Ä°LGAR, Yusuf. “Afyonkarahisar Mevlevîhânesi Postnişînleri ve Mevlevî MeÅŸhurları” Sultan Dîvânî ve Afyonkarahisar’da Mevlevîlik, Afyon Kocatepe Ãœniversitesi Yayın No: 42, Afyon 2002, s.241–270.

KARAZEYBEK, Mustafa. “Afyonkarahisar Mevlevîhânesi Ä°le Ä°lgili Vakıflar”, Sultan Dîvânî Ve Afyonkarahisar’da Mevlevîlik, Afyon Kocatepe Ãœniversitesi Yayın No:42, Afyon 2002, s. 298–352.

KÜÇÜK, Sezai. “Erenler Gönüllüsü Mücâhidîn-i Mevleviyye Alayı” http://www.semazen.net/yazar_yazi.php?id=142.

_________. “Bir Sahil-i Silâmet- Bahariye Mevlevîhânesi”, KeÅŸkül Dergisi, Yaz 15, Mayıs 2010.

ÖZÖNDER, Hasan. “Afyon Mevlevîhânesi”, 5. Millî Mevlânâ Kongresi (TebliÄŸler) 3–4 Mayıs 1991, Ayrı Basım, Konya 1991, s.97–124.

ÖZTÃœRK, Nazif. “Mütevellî”, TDV Ä°slâm Ansiklopedisi, C. 32, Ä°stanbul 2006, s.217–219.

YAZICI, Nesimi. “Islâh-ı Medâris Öncesi Karahisâr-ı Sahib’de Medreseler’’, III. Afyonkarahisar Sempozyumu Bildirileri, 22–24 Ekim 1993 Afyon. s.43–47.

MÃœLAKATLAR

ALPERGÃœL, Kemal: Afyonkarahisar 1922 doÄŸumlu.

BAYIK, Senih: Afyonkarahisar 1941 doÄŸumlu.

ÇELEBİ, Semai: İstanbul 1972 doğumlu.

DOĞANER, Yalçın: Afyonkarahisar, 1937 doğumlu.

ÖZKARA, Gülper: Afyonkarahisar 1938 doğumlu.

ÖZKARA, Muzaffer: Afyonkarahisar 1925 doğumlu.

SAGUN, Peyker: Afyonkarahisar 1945 doÄŸumlu.

SARI, Rıza: Afyonkarahisar 1920 doğumlu.

YAKIŞIR, Güler: Muğla 1935 doğumlu.

(Yaptığımız mülakatların kayıtları elimizde mevcuttur)

 

 

Bu Yazı 1525 defa okundu.
Üftâde Sempozyumu
Mehmet Demirci
Hz. Muhammed (s.a.v.) 'den Özür...
Muhsin İlyas Subaşı
GERÇEK VE SAHTE DİN REHBERLERİ
Misafir Yazar
BeÅŸ Duyu ile Yetinmek
M. Sait Karaçorlu
Hüdhüd ile karga arasındaki kavga
İsmail Güleç
MESNEVÎ HİKÂYELERİ
Adnan K.Ä°smailoÄŸlu
CELALEDDİN ÇELEBİ (II)
Lokman D. Solmaz
Sufi ve Tasavvuf
Cemalnur Sargut
KİMİN MÜRŞİDİ YOKSA
Mahmut Erol Kılıç
Hz. Mevlâna'yı yadediyoruz
Bilal Kemikli
MEVLANA DOSTLARINA TARÄ°HLER-I
İsmail Yakıt
Bir zamanlar adalet deyince
Cuma Mektupları
MESNEVÎ HİKÂYELERİ ÜZERİNE
Nuri ÅžimÅŸekler
Sahte Åžeyhler
Editör'den
DerviÅŸ...
Mehmet Fatih
Dünyanın düğünü var
H. Nur Artıran
Ä°SLAM TASAVVUFU - Soru ve Cevaplar
Editör'ün Seçimi
MEVLÂNA'YA GÖRE HZ. MUHAMMED (SAV)
Yakup Åžafak
Anasayfa | Hakkımızda | Site Haritası | İletişim | E-mail
Semazen.net'in resmi web sitesidir.
Web sitemizin dışında farklı sitelere yönlendiren linklerin içeriklerinden Semazen.net sorumlu tutulamaz.
Copyright © 2005, Tüm Hakları Saklıdır.
Sayfa oluşturma zamanı: 0.1057 sn.
Programlama: CMBilişim Teknolojileri Görsel Tasarım: Capitol Medya