Mevleviliği tanımak, Adab erkanı öğrenmek, Mevlevi Seyr-i Süluk'unu öğrenmek, Tarikte ne, nedir, nasıldır? bilmek için muaazzam kaynak...
MİNHÂCU’L-FUKARA
İsmâil Ankaravî
Hazırlayan : Doç. Dr. Safi Arpaguş
Minhâcü’l-Fukarâ, herşeyden önce tükenmez bir mânâ menbaı, İslâm’ın çeşitli yönlerini sergilemesi sebebiyle dikkatle tetkîke ve muhtevâsı üzerinde düşünmeye lâyık, saygın bir eserdir. Coğrafyamızın mânevî tabîatını yansıtması bakımından müstesnâ bir mevkîi olan Mevlevî kültürünün de temel kavramlarına, üslûb özelliklerine âit pek çok unsur yine Minhâcü’l-Fukarâ’dan öğrenilebilir. Bilhassa Mevlânâ ve İbn Arabî ile zirveye ulaşan tasavvuf doktrininin tüm ana başlıklarını tâkip edebilmek, buna ilâveten başlangıcından Ankaravî’nin yaşadığı döneme kadar olan yaklaşık bin yıllık tasavvufî literatürün nasıl kaynaştığını ve nasıl bir bütün oluşturduklarını görmek açısından Minhâc önemli bir klâsik eserdir. Ayrıca Minhâc, tasavvufun temel kavramlarına, İslâm’ın temel esaslarına ve ilâhî bir mâhiyete sâhip olan insanın boyutlarına ışık tutan, onları yorumlayan ve temelde nasıl yorumlanması gerektiğine de nümûne olan bir rehber hükmündedir.
Minhâcü’l-Fukarâ’yı ilmî bir neşri hedefleyerek günümüz imlâsına aktarma lüzûmunu hissettik. Bu noktada eserin daha önce yayınlanan sâdeleştirilmiş halinin (İsmâil Ankaravî, Minhâcu’l-Fukara, Fakirlerin Yolu, haz., Sadettin Ekici, İstanbul: İnsan, 1996.) ‘sâdeleştirme’ olmanın eksiklerinden kurtulamadığını, okuma ve tercüme hatâlarının yanısıra fazlaca eksiklikleri bünyesinde barındırdığını belirtmek gerekmektedir. Eserin Afif Tektaş tarafından ihtisâr edilmiş haldeki baskısı ise, (Afif Tektaş, Şeyh İsmâil Ankaravî’nin Minhâcü’l-Fukarâ Adlı Eserinin Özü -Fukarânın Yolu- (Haz. Mustafa Çiçekler), İstanbul: Eren, 2004.) üslûbu ve muhtevâsı pek hoş, istifâde edilir, yayını da gâyet nitelikli olmasına rağmen eserin tümünü ihtivâ etmemektedir. Bu çalışmamızda Minhâcü’l-Fukarâ’nın Matbaa-i Âmire-İstanbul baskısının sayfa numaralarını esas aldık ve köşeli parentez içerisinde belirttik. Eserin Bulak-Kāhire baskısı olan nüshasını ise daha çok kontrol ve tashîh amaçlı kullandık. (İsmâil Ankaravî, Minhâcu’l-Fukara, Rızâ Efendi Matbaası, İstanbul 1286; İsmâil Ankaravî, Minhâcu’l-Fukara, Bulak, Kâhire 1256.)
Eser üç bölümden oluşmaktadır.
İlk bölümde Mevlevî âdâb ve erkânı, ikinci bölümde, ibâdetler ve bâzı dînî hususların tasavvufî mâhiyeti, üçüncü ve son bölümde ise merâtib-i sülûk denilen hâl ve makāmlardan oluşan yüz tasavvuf terimi ele alınmaktadır. Bu son bölüm Abdullah b. Muhammed el-Ensârî el-Herevî (v.1088)’nin Menâzilü’s-Sâirîn eserinin bir şerhi mâhiyetindedir. Rüsûhî Dede, Minhâc’ın ihtivâ ettiği konuları ele alan iki ayrı eser daha kaleme almıştır. Bunlardan ilki Tâhirü’l-Mevlevî tarafından tercüme edilen Nisâbü’l-Mevlevî isimli eserdir. Ankaravî bu eserde, Minhâc’ın konuları tamamen Mesnevî beyitlerinden hareketle ele almaktadır. Bak. Nisâbü’l-Mevlevî Tercümesi (Trc. Tâhirü’l-Mevlevî, Haz. Yakup Şafak, İbrahim Kunt), Konya: Tekin, 2005. Aynı şekilde kaynaklarda belirtilen fakat Minhâc’ın bir özeti olduğu anlaşılan yazma hâlinde Derecâtü’s-Sâlikîn isimli bir eserin de mevcûdiyeti bilinmektedir.
Eserleri hazırlarken, günümüz okuyucusu için zorluk oluşturabilecek çeşitli hususları elimizden geldiğince gidermekte fayda mülâhaza ettik. Başta âyet, hadîs, Mesnevî beyitleri ve Fütûhât’tan yapılan iktibaslar olmak üzere Arapça ve Farsça ibârelerin tahrîcini yapıp tercüme edilmeyen metinlerin tercümelerini köşeli parentezler içerisinde ve farklı bir yazı tipiyle vermeye çalıştık. Temelde eserin de kaynakları olarak zikredebileceğimiz Mevlânâ Celâleddîn Rûmî’nin Mesnevî, Dîvân-ı Kebîr, Fîhi Mâ Fîh ve Mecâlis-i Seb’a, Muhyiddîn İbnü’l-Arabî’nin Fütûhât-ı Mekkiye, Tedbîrât-ı İlâhiyye, Fusûsü’l-Hikem, İbn-i Fârız’ın Dîvân’ı, Abdullah Ensârî’nin Menâzilü’s-Sâirîn, Şihâbüddîn Sühreverdî’nin Avârifü’l-Maârif, Kuşeyrî’nin Risâle, Gazzâlî’nin İhyâu Ulûmi’d-dîn, Ebû Tâlib el-Mekkî’nin Kūtü’l-Kulûb, Hucvurî’nin Keşfü’l-Mahcûb ve İbn-i Atâullah el-İskenderî’nin Letâifü’l-Minen ve Hikem-i Atâiyye’si, Müeyyidüddîn Cendî’nin Şerh-i Fusûs’u gibi tasavvuf klasiklerinden yapılan oldukça fazla naklin tercüme edilmeksizin verilen ibâreleri tasavvufî anlamları göz önünde bulundurularak tarafımızdan tercüme edilmiştir. Minhâc’da yer verilen sûfî sözlerinin hemen hemen tamamı, ilk dönem tasavvuf klasiklerinden iktibâs edilmiş, bu tercümelerin bir kısmı Hz. Şârih tarafından açıklayıcı ve örnek bir üslûbla yapılmıştır. Aktarılan hadîs-i şerîflerin büyük bir kısmı, müellifinin hadîs ilmindeki yetkinliğini gösterir bir şekilde İslâmî ilimlerin tümü açısından mûteber ve mütedâvil külliyatlardan alınmadır. Bunun dışındaki rivâyetler ise, başta İhyâ, Hilyetü’l-Evliyâ, Nevâdiru’l-Usûl olmak üzere tasavvufî muhîtin kendi mânâ dünyâsını yansıtan eserlerden istifâdeyle aktarılmıştır. Biz özellikle hadîslerin tahrîcine husûsî bir ehemmiyet atfettik. İlgili fihristlerden, bilgisayar programlarından ve internet üzerinden aramak sûretiyle elimizden geldiğince her hadîsin kaynaklarına erişmeye, eriştiğimiz kaynakları da bibliyografyada belirttiğimiz matbû nüshalardan doğrulayarak göstermeye gayret ettik. Hz. Şârih eserinde bazı nakil ve rivayetleri mânen aktarmakta veya metnini kendisi inşâ ederek vermektedir. Kaynaklarda birebir rastlanamayan bu gibi durumlarda, benzeri ifâdeler ve mânâlara işâret ettik.
Mevlevî kültürünün temel eserlerinden önemli bir eseri günümüz okuyucusuyla buluşturmak, bu alanda çalışmalar yapma gayretinde olan bir kimse olarak bize ancak vazîfemizi yapmış olmanın mutluluğunu verebilir. Bunu yaparken başarılı olabildiysek bahtiyâr oluruz. Hatâdan münezzeh sâdece Cenâb-ı Hak olduğuna göre, şüphesiz bizlerin de bu çalışmada hatâlarımız ve eksiklerimizin olacağı muhakkaktır. Bizim için bu hatâlar konusunda bizleri îkāz eden dostlarımız olacağı ümîdi mutluluk kaynağımız ve “silgimizin kalemimizden önce bitmemesi” temennîmiz olacaktır.
Doç. Dr. Sâfi Arpaguş
M.Ü. İlahiyat Fakültesi
Öğretim Üyesi
|