Site Haritası
Kur'an-ı Kerim
Hadis-i Şerif
Hz. Mevlana
Eserleri
Bahâeddin Veled
Seyyid Burhaneddin
Şems-i Tebrizi
Selahaddin Zerkubî
Sultan Veled
Hüsâmeddin Çelebi
Hz.Mevlâna Dergâhı
Sema
Adab ve Erkan
Yolun Mertebeleri
Çelebilik
Mevlevi Ayinleri
Mevlana İhtifalleri
Akademik
Yükle
Hizmeti Geçenler
Mesnevi Sohbetleri
Mesnevi Hikayeleri
Fihimafih Okumaları
Duyuru&Etkinlik
Haberler
Semazen Video
Semazen Radyo
E-Kart
Projelerimiz
Foto Galeri
Soru ve Cevaplar
Linkler
Evrad-ı Şerif
KONYA
Dinletiler
Ney Nağmeleri



 

Google

Kur'an-ı Kerim

Dinleyelim

Hz. Mevlânâ'nın eserlerinden hangisini okudunuz?
Mesnevi
Divan-ı Kebir
Fihimafih
Mecalis-i Seba
Mektubat
Birkaçını
Hiç Birini
 
Hammâmîzâde İsmaîl D.

Ser müezzin-i şehriyari, musahib-i padişahi, reis-i fasl-ı hümayun, Mevlevi-nayzen, na’athan, hanende

 

Hamamizade İsmail Dede Efendi (1778-1846 )

 

İsmail Dede Efendi 18. asrın en mühim şahsiyetleri arasındandır. Hayatına dair etraflı malumata maalesef sahip değiliz. Bilindiği kadarıyla 9 Ocak 1778 yılında Şehzadebaşı’nda doğdu. Babası, uzun müddet Sayda valisi Cezzar Ahmet Paşa’nın mühürdarlığını yapmış olan Süleyman Ağa, annesi Rukiye Hanım ’dır. Babası Süleyman Ağa, Cezzar Ahmet Paşa’nın halka gösterdiği gaddarlığa dayanamayarak vazifesinden istifa etmiş ve İstanbul’a gelerek Şehzadebaşı’ndaki Acemoğlu Hamamı ’nı alarak işletmeye başlamıştır. Doğumu kurban bayramının birinci gününe denk geldiği için kendisine Hz. İsmail’e atfen İsmail adı verilir. Devrinin kaynaklarında “Derviş İsmail” ; musuki camiasında Mevlevi tarikatına mensup olmasından ötürü “Dede(1) Efendi” ; babasının hamam işletmesinden dolayı da “Hamamizade” lakabıyla anılmıştır. Süleyman Ağa İsmail henüz üç dört yaşlarındayken bu hamamı satıp Altımermer Kurusebil mahallesindeki Çavuş Hamamı civarında bir ev satın alarak oraya yerleşir. (2) İsmail sekiz yaşına geldiğinde Hekimoğlu Ali Paşa Camii bitişiğindeki Çamaşırcı mektebine başlamış ve ilk tahsilini orada bitirmiştir. Mektepte sesinin güzelliği ve musikideki kabiliyeti yüzünden mektebin “ilahici başısı “ seçilir. Bu yıllardan devrin musiki üstatlarından Anadolu Kesedarı Uncuzade Seyyid Mehmet Emin Efendi (ö.1811) ile tanışır. Bu zat bir gün İsmail’in ilahi okuyuşunu dinler ve kendisinde büyük bir istidat sezdiğinden onu talebeliğine kabul eder. İşte İsmail’in ilk musiki hocası bu zat-ı muhterem olmuştur ve onu kendi evlatlarından ayırmamıştır. İlköğretimi bitiren İsmail on dört yaşındayken yine Seyyid Mehmet’in desteğiyle Defterdarlık’ta baş muhasebe kalemine kâtip muavini olarak çalışmaya başlar. İsmail yedi yıl kadar hem bu kalemde çalışır hem de musiki dersleri ve terbiyesi alır. Bu arada pazartesi ve Perşembe günleri de Yenikapı Mevlevihanesi giderek orda dergâhın postnişini olan Ali Nutki Dede ve kardeşi Abdülbaki Nasır Dede’den den musiki dersleri ve Mevlevi terbiyesi almaya başlar. Onun musikiye olan yatkınlığını kısa zamanda fark eden Nutki Dede’nin kendisine :” oğlum, musiki sana dad-ı Hak’tır. İnşallah bütün musikişinasını koltuklarının altına alırsın.” dediği bilinir. (3) Ney üflemeyi de Abdülbaki Nasır Dede’den öğrendiği anlatılır. Yenikapı Mevlevihanesi’ nde bir yandan şeyhi Ali Nutki Dede'nin derslerini dinler diğer yandan da bilgisini ilerletip sanat yolun ilerlemeye çabalar. 18 Mayıs 1797 ( 18 Zilhicce 1212) Perşembe günü resmen ''Mevlevi'' olur. Sema meşkini ise 1798 (15 Sefer 1213) tarihinde tamamlar. 1001 günlük ''Çile(4)'' süresini 27 mart 1801’de (20 şevval 1215) tamamlayarak(5) ''Dede'' payesini alarak dergahta hücre sahibi olur. 1802 yılının ilk aylarında saraylı Nazlıfer Hanım ’la evlenmesinden sonra Yenikapı Mevlevi hanesi’ndeki odasından ayrılarak Akbıyık Mahallesi (6)nde kiraladığı eve taşınır. Dede Efendi, ününü daha ''Çile'' de iken duyurmaya başlamıştır. Bu sıralarda bestelemiş olduğu ; ”Zülfündedir benim baht-ı siyahım” mısraıyla başlayan güfteli, buselik şarkısı, çağının musiki sevenleri tarafından çok beğenilir. Bu eseri dinlemek, öğrenmek, bestekârı olan Derviş İsmail'i tanımak için tekkeye gelenlerin sayısı gün geçtikçe artmaya başlar. Hadisenin akisleri 3. Selim (h.1789–1807, ö. 28 Temmuz 1808) 'in kulağına ulaşınca, Mevlevihane’ye bir saray görevlisi gönderilerek Derviş İsmail'in saraya gelmesi emredilir. Çileye giren dervişlerin akşam ezanından sonra tekke dışında kalmaları adet olmadığından, bu şartlar altında gidebilmesi için şeyhi izin verir. Padişahın huzurunda ve onun isteği ile eserini iki kez okur; çok beğenilerek bir kese altınla ''taltif'' edilir(7).

Dervişler arasında çileyi tamamlayan dervişe “ asıl çile bundan sonra başlar.” atasözünü söylemek gelenekti. Hakikaten de İsmail Dede için asıl çile bundan sonra başlayacaktır. 1804 yılında şeyhi Ali Nutki Dede’nin ardından 1805 yılında 3 yaşındaki oğlu Salih”in vefatları onu derinden yaralar. Bunun verdiği elem ve teessürle Bayati makamında ve beste formundaki eseri “ Bir gonca fem’n yaresi var ciğerimde ” oğlu Salih’ e mersiye olarak besteler. Bu eser farklı üslubu ve melodik yapısıyla musiki çevrelerinde büyük yankı uyandırır. Bir müddet sonra bestelediği “Ey çeşm-i ahu hicr ile tenhalara saldın beni ” mısraıyla başlayan bestesi de aynı alakayı görünce Dede saraya yeniden çağırıp padişah 3. Selim(8)’in isteği üzerine haftada iki defa saraydaki “huzur fasılları” ne hanende olarak katılmaya başlar. Sarayda kendisine gösterilen ziyade iltifatlara karşı 3.Selim’e sunmak için “ müştak-ı cemalin gece gündüz dil-i şeyda “ mısralarıyla başlayan suzinak makamındaki eserini besteler. Artık ünü bütün İstanbul'a yayılmıştır. ''Mukabele'' günleri hücresi, musiki heveskârları ile dolup taşmaya başlar. Fakat talih Dede’nin yakasını bir türlü bırakmaz. 1808 yılında annesi Rukiye Hanım ve hamisi 3. Selim’in vefat haberini alır. Annesinin ve hamisinin vefatından iki yıl sonra (1810) ikinci oğlu Mustafa’nın altı yaşındaki ölümüyle Dede büsbütün ıstıraba gömülür.

3. Selim Dede’nin yetişmesinde en büyük pay sahibi olan kişiler arasındaydı. 3.Selim’den sonra 1 yıl 2 ay 1 günlük saltanat süresince 4. Mustafa zamanında sarayda bulunmayan Dede, 2. Mahmut’un (h.1808–1839) padişah olması üzerine İsmail Dede’nin sarayla münasebetleri gelişerek devam eder. 1812’de “musahib-i şehriyari ” ler arasına katılır. Kısa müddet sonra da “sermüezzin ” olur. İsmail Dede ayrıca Enderun’da hocalık yapmaya da başlamıştır. Sultan Mahmut onu hizmetlerinden ötürü “ murassa imtiyaz nişanı(9)” ile mükâfatlandırır. 2. Mahmut’un hüküm sürdüğü yıllar arasında Dede Efendi’nin sarayda kendisi de esaslı bir bestekâr ve musikişinas olan Şakir Ağa ile sürdürdüğü çekişme musiki tarihimiz açısından oldukça ilgi çekici ve faydalı olmuştur. (10)

16 yaşındayken tahta çıkan Sultan Abdülmecit (h.1839–1861) geleneksel müziğimize alakasız batı müziğine meraklı bir padişahtır. Batı müziğine olan bu merakı yüzünden Dede Efendi’ye layık olduğu alakayı göstermez, kaynaklar onun saygıda kusur etmediğini söylerler. Fakat bu bir muammadır. Saygı sevgiden bağımsız mıdır ki saygı duyduğun kişiye sevgi de kusur edesin. Abdülmecid’in tahta çıktığı tarih 1839 da sadrazam Mustafa Reşid Paşa’dır. 1838 yılında Balta limanı Ticaret anlaşması imzalanmış, devletin ve esnaf örgütlerinin malın kalitesini ve fiyatını denetlemesi olan “narh” kaldırılmış, serbest piyasa ekonomisi Osmanlı pazarlarına hâkim olmaya başlamıştır. Baltalimanı ticaret anlaşmasının akabinde 1839 yılında Gülhane Hatt-ı Hümayunu olarak tarihe geçen Tanzimat Fermanı Sultanahmet’teki Gülhane Parkı’nda reayaya (halka) duyurulmuştur. (11) Bütün bu içtimai, iktisadi, idari, hukuki değişiklikler bittabi Osmanlı sarayına da yansır. Ve Mehterhane yerine Muzıka-ı Hümayun kurulur. Piyano ve bando takımları getirilir. Batı müziğinin etkisinin gün geçtikçe arttığı bu günlerde İsmail Dede bu durumdan rahatsızlığını talebesi Dellalzade İsmail Efendi ’ ye , “artık bu oyunun tadı kaçtı.” şeklinde özetlediği söylenir. Bunun üzerine 1842’ de kendi arzusuyla sultandan müsaade isteyerek saraydan ayırılır. Kendisine Ahırkapı’da bir konak tahsis edilir. Dört yıl sonra 1846’da talebeleri Dellalzade ve Mutafzade Ahmed Efendilerle hacca gitmek için izin alır. Yolda Kutbünnayi Osman Dede ’ nin unutulmaya yüz tutan mi’raciyesini bu talebelerine meşk etmiştir. Dede’nin hacca gittiği sene Hicaz’da şiddetli bir kolera salgını zuhur eder. Biçare Dede fariza-i haccı ifaden sonra bu müthiş hastalığa yakalanmış yorgun ve ihtiyar bedeni bu illete dayanamadığından sabaha karşı Mina’da irtihal-i dar-ı beka eylemiştir. (12) 30 Kasım 1846’ da vefat ettikten sonra cenazesi “Cennetü’l muallâ” da Hazret-i Ayşe’ nin ayakucuna defnedilir(13). Kurban bayramının birinci günü doğan İsmail Dede kaderin tuhaf bir cilvesidir ki yine kurban bayramının birinci günü hayata veda etmiştir.(14)

Dede yalnız kudretli bir bestekâr değil, aynı zamanda bir hoca, ayin han(15), na’than, hanende, neyzen, kendinden öncekilerin eserlerine vakıf mükemmel bir yorumcuydu. Bestelerinde dikkati çeken en önemli unsur klasik üslub un korunmuş olmasıdır. İsmail Dede klasik musiki geleneğini etraflıca bilmekle beraber bu geleneğin dışına taşmadan geleneksel musikiyi batı müziğiyle mecz ederek yepyeni şarkılar vücuda getirmiştir. Bunlar arasında hepsi rast makamında olan “ Yine bir gül nihal aldı bu gönlümü “, “ Gözümde daim hayal-i cana “ , “ yüzündür cihanı münevver eden “ mısralarıyla başlayan şarkıları gelir. Buna göre Dede'nin iki mühim cephesi vardır: Biri Klasik Mekteb'i kudretle devam ettiren, diğeri de yeni ve Batıdan gelen havayı zamanın şartları içinde yadırgamadan teneffüs eden Dede..."

Dede’nin 500 dolaylarında eser bestelediği söylenir ancak bu eserlerin büyük bir kısmı notaya alınmadığından Dede’nin hafızasında, onunla beraber sır âlemine revan olmuştur. Günümüze kalan dini, dindışı yaklaşık 270 eseri olduğu bilinmektedir. En verimli olduğu 2. Mahmut devrinde 1824–1839 yılları arasında yedi Mevlevi ayini(16) bestelemiş, ayrıca Sultanîyegâh, Neveser, Sababuselik, Hicaz buselik ve Arabankürdi makamlarını bulmuştur.(17) Hiçbir geleneksel bestekârımızla karşılaştırılamayacak ölçüde çok yönlü yaratıcı bir zat olan Dede ayin, tevşih, ilahi, durak, na’t gibi dini formlarda ve kar, karçe, kar-ı natik, beste, ağır ve yürük semai, şarkı ve köçekçe gibi dindışı formlarda da eserler bestelemiştir. Rauf Yekta Bey’ e göre “ Pazartesi ve Perşembe günleri dergaha devam eder ve mutriphanede “ayin-i şerif” okurdu. Rivayete nazaran “Na’thanlık vazifesini de ekseriya Dede Efendi ifa edermiş; hatta her mukabelede okunacak ayin-i şerif hangi makamdan ise Dede Efendi, Itri (1638 ?-1712)’ nin rast makamındaki meşhur na’tını(18) ayinin bestelenmiş olduğu makama bi’t-tahvil irticalen bir na’t okurmuş ki bundaki müşkilatı iktiham için ilm-i elhanda ne derecelere kadar meleke sahibi olmak lazım geldiğini erbabı takdir eder.” Ahmed Celaleddin Dede, babası Azmi Dede’den naklen diyor ki: “ Dede Efendi’ye mutriptaki canlar bugün hangi makamdan ayin okuyacağız diye sormaktan çekinirlermiş o, na’t-ı şerifi hangi makamdan okursa onlar da o makamdan ayine başlayacaklarını anlarlarmış.” (19) 2. Mahmut’un isteği üzerine besteleyip 3 Nisan 1839’da mukabelesi yapılan ferahfeza ayini onun son ayinidir. Ayrıca Hac esnasında bestelediği sözleri Yunus Emre’ye ait “ Yürük değermenler gibi dönerler. El ele vermiş Hakk’a giderler.” mısraıyla başlayan şehnaz ilahisi onun son ilahisi, son eseri olmuştur.(20)

Dede Efendi’nin vefat eden iki oğlunun dışında üç kızı olmuştur. Hatice (1806-1863), Fatma Hanım (1808?-1892) ve Ayşe Hanım (13 yaşındayken vefat etmiştir.) Kızlarından Hatice Hanım meşhur tanburi ve bestekâr Keçi Arif Ağa il evlenmiş bu evlilikten meşhur besteci Miralay Rifat Bey doğmuştur. İsmail Dede’nin yetiştirdiği pek çok talebe arasında Dellalzade İsmail Efendi, Mutafzade Ahmet Efendi, Yağlıkçızade Ahmed Ağa, Şakir Ağa, Hamparsum Limonciyan, Hacı Arif Bey, Eyyubi Mehmet Bey, Çilingirzade Ahmet Ağa, Nikogos Ağa, Suyolcu zade Salih Efendi, Yeniköylü Hasan Efendi, Behlül Efendi, Haşim Bey, torunu ser müezzin Rıfat Bey, Gelibolu Mevlevi hanesi şeyhi Hüseyin Azmi Dede ve Zekai Dede en meşhurlarıdır. (21)

 

ESERLERİ

A -Dini Mûsikî Eserleri:
 

1 -Saba Ayin: Dede’nin ilk vücuda getirdiği ayindir. İlk kez 1823 (17 Cemâziyelâhır 1239) Yenikapı Mevlevihânesi'nde okundu.

2 -Neva Ayin: Dede Efendi'nin bestelediği ikinci ayindir. 17 Nisan 1824 (17 Şaban 1239) tarihinde icra edildi.

3 -Bestenigâr Ayin: Bu ayin 1. Selâm, 3. Selâm ve ''Hezar aferin''e kadar bestelenmiş, buna saba makamındaki ayininin 2. Selâm'ı eklenmiştir. İlk kez 1832'de Yenikapı Mevlevihânesi'nde okundu.

4 -Saba-Bûselik Ayin: ilk okunuş tarihi 14 Kasım 1833'tür .Ayini 1. Selâm olarak besteleyen Dede Efendi, buna neva makamındaki âyininin 2., 3., 4. Selâm'larını eklemiştir.

5 -Hüzzam Ayin: Önce 1. Selâm olarak bestelenmiş, bu selâm'ın sonuna saba makamındaki ayininin diğer selâm'ları eklenmiştir. İlk okunuş tarihi 1830’dur. Daha sonra Dede Efendi bütün selâm'ları aynı makamdan besteleyerek eseri tamamlamıştır.

6 -Isfahan Ayin: ilk kez 1836'da (25 Ramazan 1252) okundu. Bir selâm olarak bestelenmiştir. Bundan sonrasında ya saba ya da dügâh ayinin 2. Selâm'ından sonrası okunurdu.

7 -Ferahfeza Ayin: Bu ayini Sultan 11. Mahmut’un isteği üzerine bestelemiştir. Dede Efendi bu eserini beğenmediğini, sipariş üzerine bestelemek zorunda kaldığından yakınırmış. Ayinin ilk icra tarihi 3 Nisan 1839'dur (18 Muharrem 1255). (22)

 

B -Saz Eserleri:

Bilinenleri peşrev ve saz semâisi olmak üzere üç eserden ibarettir .

 

C -Dindışı Eserleri:

Kâr, kâr-ı nâtık, beste, ağır semaî, yürük semâi, şarkı, türkü, köçekçe olmak üzere beş yüzden çok eser bestelediği halde, bunlardan iki yüz seksen kadarı biliniyor .''Dede'nin rast makamında bestelediği kâr-ı nâtık elimizde bulunanların en güzellerindendir. Makamlar şunlardır: rast, rehavi, nikriz, pençgâh, mahur, neva, uşşak, bayati, nişaburek, nihavent, nühüft, saba, dügâh, hüseyni, hisar, muhayyer, buselik, hicaz, şehnaz, rahatülervah, bestenigâr, ırak, evc ve sonunda daha hareketli bir tempo içinde yine rast makamı.

Eser yirmi üç makam ve bu makamların melodik özelliklerini gösterir. Bu kâr-ı nâtık başından sonuna kadar semâ denen üçlü ritimle bestelenmiş ve her makamın melodik karakteri dörder ölçülük tek cümle, bazıları sekizer ölçülük çift mûsiki desenleriyle ifâde edilmiştir.''

İsmail Dede Efendi'nin Eserleri

+ Makam
+ Tur
+ Sarki
+ Usul


Acem
Ağır Semai
Mecliste yine kaamet–ı canana sarılsam
Aksak Semai

Acem Aşiran
Ağır Semai
Ey lebleri gonca yüzü gül serv–ı bülendim
Ağır Sengin Semai

Acem Aşiran
Şarkı
Lutfeyle meded rahmeyle şeha
Aksak

Acem Aşiran
Beste
Meşam–ı hatıra buy–ı gül–ı safa bulagör
Zencir

Acem Aşiran
Yürük Semai
Ne heva–yı bağ–ı sazed ne kenar–ı kişt–ı mara
Yürük Semai

Acem Aşiran
Şarkı
Oldu gönül üftade
Aksak

Acem Kürdi
Şarkı
Bir güzele bende gönül
Yürük Semai

Acem Kürdi
Beste
Ruz–u şeb bu cihan–içre eyledikçe geşt–u güz
Muhammes

Araban–Buselik
Ağır Semai
Sevdim seni yosma fidan
Aksak Semai

Araban–Kürdi
Kâr
Gonca–ı ikbal handid vü dem– devlet resid
Hafif

Arazbar
İlahi
Ben yürürüm yane yane
Düyek

Arazbar
Yürük Semai
Derdim bana kar eyledi dermana el elmez
Yürük Semai

Arazbar
İlahi
Ey aşık–ı dil–dade
Düyek

Arazbar
Beste
Ol peri–veş kim melahat mülkünün sultanıdı
Muhammes

Arazbar
Beste
Sarhoş olurum lal–ı leb–ı yar görünse
Remel

Arazbar
Ağır Semai
Vad etmiş idin ey gül–ı ter vakt–ı şitada
Ağır Aksak Semai

Arazbar
Şarkı
Yine bahar çayır çemen üstüne
Aksak

Bayati
Şarkı
Ağlatma beni incitme aman
Ağır Aksak Semai

Bayati
Şarkı
Bir bi–bedel şuh–ı cihan
Düyek

Bayati
Beste
Bir gonca femin yaresi vardır ciğerimde
Ağır Hafif

Bayati
Şarkı
Dilberi sazın nevası
Düyek

Bayati
Şarkı
Ey gamzesi fettan hemi gisusuna didem
Ağır Aksak

Bayati
Şarkı
Gel derim gelmez yanıma
Aksak

Bayati
Şarkı
Her dem edip meyl–ı cefa
Ağır Düyek

Bayati
Şarkı
Karşıdan yar güle güle
Aksak

Bayati
Şarkı
Mübtelayım ey gül–ı rana sana
Aksak

Bayati
Şarkı
Nice bir aşkınla feryad edeyim **
Ağır Aksak

Bayati
Ağır Semai
Söylen ol afete dünyayı harab eylemesin
Aksak Semai

Bayati
İlahi
Yandıklarım şam–u seher
Düyek

Bayati Araban
Şarkı
Aklın alır aşıkların deli eyler
Aksak

Bayati Araban
Şarkı
Arz–ı halim benim lutf–u dilbere kalsın
Ağır Düyek

Bayati Araban
Şarkı
Canımı aşka salmışım bahr–ı cefaya dalmışı
Yürük Semai

Bayati Araban
Şarkı
Sevdim seni yosma fidanım
Curcuna

Beste–Isfahan
Şarkı
Bir bülbül–i bağım ki ne zir–u ne bemim var
Ağır Aksak

Beste–Isfahan
Şarkı
Gülistan–ı ruhun seyr etmeye uşşak özenmiş
Curcuna

Bestenigar
İlahi
A sultanım sen var iken ya ben kime yalvarayım
Düyek

Bestenigar
Şarkı
Ben seni sevdim seveli kaynayıp coştum
Curcuna

Bestenigar
Peşrev
Bestenigar Peşrev
Devr–i Kebir

Bestenigar
Beste
Dil oldu şimdi meftun bir afet–ı zamane
Lenk Fahte

Bestenigar
Beste
Erişti mevsim–ı gül seyr–ı gülsitan edelim
Zencir

Bestenigar
Ayin
Ey kıble–ı ikbali cihan haki deret
Değişmeli

Bestenigar
Şarkı
Hayli demdir bağlanıp kaldık şitada zar ile
Ağır Aksak

Bestenigar
Yürük Semai
Kurban–ı tü zülf–ı anber–efşan–ı tü
Yürük Semai

Bestenigar
Ağır Semai
Men bende şodem bende şodem bende şodem
Ağır Aksak Semai

Bestenigar
Beste
Meşam–ı hatıra buy–ı gül–ı safa bulagör
Zencir

Bestenigar
İlahi
Olmayacak senden ata kul neylesin Rabbena
Düyek

Bestenigar
Şarkı
Pek naziktir ince belin
Aksak

Bestenigar
İlahi
Ya İlahi cümle sensin cümle sen
Düyek

Bestenigar
Tevşih
Ya rahmeten lil–Hakk ya Resul
Düyek

Bûselik
Yürük Semai
Dehr olmada bu sur ile mamur–ı meserret
Yürük Semai

Bûselik
Şarkı
Eda ile revişlerin
Türk Aksağı

Bûselik
Beste
Olduk yine bu şevk ile mesrur–ı meserret
Remel

Bûselik
Kâr
Sur–ı şahi eyledi alam–ı tayy
Hafif

Bûselik
Şarkı
Zülfündedir benim baht–ı siyahım
Ağır Aksak Semai

Çargah
Şarkı
Bak perime pür–küşa–yı itila
Ağır Aksak

Dügah
Peşrev
Dügah Peşrev
Devr–i Kebir

Dügah
İlahi
Gel ey salik diyem bir söz ki haktır
Düyek

Dügah
Şarkı
Neyle zabtetsem dil–ı divanemi
Ağır Aksak

Evc
İlahi
Benim Mecnun–sıfat Leyla'sı aşkın
Düyek

Evc
Şarkı
Bülbül–asa ruz–u şeb karım neva
Ağır Aksak

Evc
Şarkı
Ebrulerinin zahmı nihandır ciğerimde
Ağır Aksak

Evc
Şarkı
Geçen hafta kayıkla ben geçerken
Evfer

Evc
Şarkı
Sevdim bir gonca–ı rana
Aksak

Evc
Şarkı
Söyleyin ol nev–civan
Aksak

Evc
Şarkı
Suz–ı firkat sinemi dağlar benim
Ağır Aksak

Evc–Bûselik
Beste
Ağlar inler payine yüzler sürer gönlüm
Ağır Çenber

Evc–Bûselik
Beste
Ayb eder hal–ı dil–ı aşüfte–samanım gören
Muhammes

Evc–Bûselik
Ağır Semai
Koy açılayım bilsin her razımı cananım
Sengin Semai

Evc–Bûselik
Yürük Semai
Sakıya mest–ı müdam eylesen olmaz mı beni
Yürük Semai

Evc–Maye
Şarkı
Bir gemim var deryalarda paslanır
Düyek

Evcara
Şarkı
Bir letafetli hava kim bu şeb ey mahlika
Devr–i Revan

Evcara
Şarkı
Gel ey güzeller serveri
Aksak

Evcara
Şarkı
Hüsnüne mail gönlüm ezelden
Aksak Semai

Ferahfeza
Ağır Semai
Bir dilber–ı nadide bir kamet–ı müstesna
Sengin Semai

Ferahfeza
Şarkı
Bir verd–i rana etdim temaşa
Semai

Ferahfeza
Ayin
Bişnev ez ney çün şikayet mikuned
Değişmeli

Ferahfeza
Yürük Semai
Bu gece ben yine bülbülleri hamuş ettim
Yürük Semai

Ferahfeza
Şarkı
Bülbül–ı hoş neva
Semai

Ferahfeza
Şarkı
El benim çün seni sarmış biliyor
Ağır Aksak

Ferahfeza
Beste
Ey kaşı keman tir–i müjen canıma geçti
Firengi Fer

Ferahfeza
Kâr
Kasr–ı cennet havz–ı kevser ab–ı hay
Muhammes

Ferahfeza
İlahi
Şuride vü şeyda kılan
Düyek

Ferahnak
Şarkı
Beğendim seni geçmem asla ben
Düyek

Ferahnak
Şarkı
Ben mübtela olsam sana
Aksak

Ferahnak
Ağır Semai
Dil–ı biçareyi mecruh eden tiğ–ı nigehindir
Aksak Semai

Ferahnak
Savt
Durman yanalım ateş–i aşka


Ferahnak
Şarkı
Ey şuh–ı cihan sevdi seni can **
Aksak

Ferahnak
Beste
Figan eder yine bülbül bahar görmüştür
Zencir

Ferahnak
Şarkı
Senin–çün ey şeh–ı huban
Ağır Düyek

Gerdaniye
Şarkı
Bir dilberi sevip bilmezem noldum
Düyek

Gülizâr
Köçekçe
Bi–vefa bir çeşm–ı bi–dad
Aksak

Gülizâr
Köçekçe
Nazlı nazlı sekip gider
Çifte Sofyan

Gülizâr
Şarkı
Reha bulmadım zülfün telinden
Ağır Düyek

Gülizâr
Köçekçe
Sular gibi çağladığım
Aksak

Gülizâr
Köçekçe
Sular gibi çağlarım ben
Aksak

Hicaz
Şarkı
Aşkınla ben ey nazenin
Düyek

Hicaz
Köçekçe
Baharın zamanı geldi a canım
Aksak

Hicaz
Şarkı
Ben bilmedim bana noldu
Ağır Düyek

Hicaz
Şarkı
Çokdur gönülde dağ–ı melalim
Ağır Düyek

Hicaz
Ağır Semai
Etmezem ikrar–ı aşkı saklarım canım gibi
Aksak Semai

Hicaz
Beste
Ey çeşm–i ahu hicr ile tenhalara saldın beni
Ağır Düyek

Hicaz
İlahi
Gelin gidelim Allah yoluna
Düyek

Hicaz
Peşrev
Hicaz Peşrev
Devr–i Kebir

Hicaz
Şarkı
Mah yüzüne aşıkanım
Aksak

Hicaz
Beste
Ol mahtabı aceb gösterir mi bana felek
Zencir

Hicaz
Şarkı
Seyr–ı gülşen edelim ey şivekar
Ağır Düyek

Hicaz
Yürük Semai
Yine neşe–ı muhabbet dil–u canım etdi şeyda
Yürük Semai

Hicaz
Şarkı
Yine noldu sana nevres–fidanım
Aksak

Hicaz
Köçekçe
Yine yeşillendi dağlar çemeni
Aksak

Hicaz–Buselik
Yürük Semai
Açıl açıl gel efendim cihan bahar olsun
Yürük Semai

Hicaz–Buselik
Ağır Semai
Bir afetin aşkıyle gönül eyledi ülfet
Ağır Aksak Semai

Hicaz–Buselik
Beste
Bülbül gibi feryad–ı figanım seheridir
Ağır Remel

Hicaz–Buselik
Beste
Cana beni aşkın ile ferzane eden sensin
Lenk Fahte

Hicaz–Buselik
Şarkı
Ey mürüvvet madeni kan–ı kerem
Devr–i Hindi

Hisâr
Şarkı
A canım kaanıma girdin
Aksak

Hisâr
Tevşih
Ey risalet bustanında hıraman serv–kad
Nim Evsat

Hisâr
Beste
Gönül ol gonca–femin bülbül–ı aşüftesidir
Çenber

Hisâr
Yürük Semai
Hava güzel yine gülşende gösteriş günüdür
Yürük Semai

Hisâr–Bûselik
Ağır Semai
Ey hüma–yı padişahi ber–ser–ı bala–yi tü
Sengin Semai

Hisâr–Bûselik
Beste
Her sözün uşşak ihsan her kelamın lutf–ı tam
Muhammes

Hisâr–Bûselik
Şarkı
Hüsnün gibi ey bi–vefa
Düyek

Hisâr–Bûselik
Kârçe
Ruy–ı tu cam–ı tarab–ı gülgun bad
Devr–i Revan

Hisâr–Bûselik
Yürük Semai
Yine bezm–ı iyş–ı vuslat dil–ı bi–karare düştü
Yürük Semai

Hümayun
Köçekçe
Bir sevda geldi başıma
Aksak

Hümayun
Şarkı
Tırmana tırmana çıktım yapıdan
Aksak

Hüseyni
Peşrev
Hüseyni Peşrev
Devr–i Kebir

Hüseyni
Tevşih
Nur–ı Fahr–ı Alem'e bir zerre olmaz aftab
Yürük Semai

Hüzzam
İlahi
Bağrımdaki biten başlar
Düyek

Hüzzam
Şarkı
Bir dil düştü sana yarim ah bu dem
Düyek

Hüzzam
Şarkı
Bir güzel aldattı beni
Aksak

Hüzzam
Şarkı
Bir nevcivanın hüsn–ı cemali
Türk Aksağı

Hüzzam
Şarkı
Derdim dermanı sensin ey peri
Ağır Aksak

Hüzzam
Şarkı
Ey gül–ı bağ–ı eda
Aksak

Hüzzam
İlahi
Ey sufi–ı ehl–ı safa ez–can be–ku Allah hu
Devr–i Revan

Hüzzam
İlahi
Eya alemlerin şahı tecelli kıl teselli kıl
Muhammes

Hüzzam
Beste
Gören fütade olur hüsn–ı bibahnesine
Zencir

Hüzzam
Şarkı
Halimi bir kerre takrir eylesem sultanıma
Ağır Düyek

Hüzzam
Ayin
Mahest–ü nemi danem hurşid–ı ruhat yane
Değişmeli

Hüzzam
Yürük Semai
Reh–ı aşkında edip kaddimi kütah gönül
Yürük Semai

Irak
İlahi
Aşkınla yandır sultanım Allah
Düyek

Irak
Beste
Bir ah ile ol gonca feme halin ayan et
Remel

Irak
Yürük Semai
Hasretle tamam nale döndüm sensiz
Yürük Semai

Irak
Beste
Her zaman piş–ı nigahımda hüveydasın sen
Devr–i Kebir

Irak
Şarkı
Hüsnün gibi ey bi–vefa
Düyek

Irak
Şarkı
Netdim sana ben bi–vefa zalim
Aksak

Irak
Ağır Semai
Nice bir ağlayalım aşk ile her gah meded
Aksak Semai

Isfahan
Yürük Semai
Ah eylediğim serv–ı hıramanın içündür
Yürük Semai

Isfahan
Şarkı
Aşık olalı sen yare gönül
Aksak

Isfahan
Ağır Semai
Ya rab kime feryad edeyim yarin elinden
Ağır Aksak Semai

Isfahan
İlahi
Yandım yakıldım ben nar–ı aşka
Düyek

Karcığar
Köçekçe
Benli'yi aldım kaçaktan
Aksak

Karcığar
Şarkı
Gel açıl gül aslı ne durduğunun
Devr–i Hindi

Karcığar
Köçekçe
Gel derim gelmez yanıma
Aksak

Karcığar
Köçekçe
Girdi gönül aşk yoluna
Aksak

Karcığar
Yürük Semai
Göz gördü gönül sevdi seni ey yüz–u mahım
Yürük Semai

Karcığar
Köçekçe
İki de turnam gelir allı kareli
Aksak

Mahur
Şarkı
Bir gonca–fem etti zuhur
Sofyan

Mahur
Beste
Ey gonca–dehen har–ı elem canıma geçti
Hafif

Mahur
Şarkı
Gördüm bugün cananı dil
Düyek

Mahur
Şarkı
Sana layık mı ey gülten çevirdin ruyini bend
Aksak

Mahur
Yürük Semai
Yine zevrak–ı derunum kırılıp kenare düştü
Yürük Semai

Mâye
Şarkı
Firkatin halim perişan etti gel
Ağır Düyek

Mâye
Beste
Olmamak zülfün esiri dilbera mümkin değil
Zencir

Mâye
Ağır Semai
Sermest–ı gamım bad–ı ciğerimden
Ağır Aksak Semai

Mâye
Şarkı
Sünbüle karşı açıp perçemin ihsan eyle **
Ağır Aksak Semai

Muhayyer
Şarkı
Ben sana aşık değilim
Yürük Semai

Muhayyer
İlahi
Deldi bağrım bülbül–ı bi–çare nalanın senin
Nim Evsat

Muhayyer
İlahi
Düşeli bu aşkın canım evine
Düyek

Muhayyer
İlahi
Ey derde derman isteyen yetmez mi derd der
Düyek

Muhayyer
Şarkı
Sevdiceğim aşıkını ağlatır
Yürük Semai

Muhayyer
İlahi
Toprakta yatacak teni
Düyek

Muhayyer
İlahi
Ya Rabbi aşkın ver bana
Düyek

Muhayyer
İlahi
Ya Rabbi nurun hakkı–çün
Düyek

Muhayyer–Bûselik
Beste
Bir tarftan baht durmaz durmadan yüz dönd
Hafif

Muhayyer–Sünbüle
İlahi

Düyek

Muhayyer–Sünbüle
Yürük Semai
Bağlandı gönül zülfüne divaneliğinden
Yürük Semai

Müstear
Şarkı
Gönlümü bend etti ol mah
Aksak

Nev'eser
Yürük Semai
Diyemem sine–ı berrakı semenden gibidir
Yürük Semai

Nev'eser
Beste
Nasıl eda bilir ol dilber–ı fedayı görün
Zencir

Nevâ
Yürük Semai
Ey gonca–dehen ah–ı seherden hazer eyle
Yürük Semai

Nevâ
Ağır Semai
Ey gonca–i bağ–ı cihan vey zinet–i destar–ı can
Ağır Aksak Semai

Nevâ
Ayin
Ey tecelligah–ı canem ruyi tu
Değişmeli

Nevâ
Şarkı
Gül–zara salın mevsimidir geşt–u güzarın
Ağır Aksak Semai

Nevâ
Ağır Semai
Hayli demdir bir gül–ı ruhsare oldum mübtel
Aksak Semai

Nevâ
Şarkı
Müşkil oldu suzişim etmek nihan
Aksak

Nevâ
Beste
Piyaleler ki o ruhsar–ı ale dür götürür
Zencir

Nevâ
Beste
Zeyn eden bağ–ı cihanı gül müdür bülbül müdür
Muhammes

Nihâvend–i Kebîr
Yürük Semai
Rencide sakın olma nigah eylediğimden
Yürük Semai

Nişabur
Durak

Durak Evferi

Nişabur
Yürük Semai
Teşrifin ile alemi reşk–ı irem eyle
Yürük Semai

Nişaburek
Ağır Semai
Gahi ki eder turrası damanını çide
Aksak Semai

Nühüft
Şarkı
Bend oldu dil bir şuh–ı cihana
Ağır Aksak

Nühüft
Durak
Benim Mansur–ı aşk hub dare geldim
Durak Evferi

Nühüft
Şarkı
Ey serv–ı naz–ı nevresim
Ağır Düyek

Nühüft
Şarkı
Kasdı o şuhun dil–ı azare mi
Yürük Semai

Nühüft
İlahi
Ya İlahi canımın cananısın
Düyek

Pençgâh
İlahi
Gül müdür bülbül müdür şol zar–u efgaan eyleyen
Evsat

Pesendîde
Yürük Semai
Ey afet–ı can–ı aşık azar
Yürük Semai

Pesendîde
Beste
Her ne dem aşkıyla deryalar gibi cuş olayım
Darb–ı Fetih

Pesendîde
Yürük Semai
Ne gönül safaya mecbur ne esir–ı dilberdir
Yürük Semai

Rahat'ül Ervâh
İlahi
Benim Mecnun–sıfat Leyla'sı aşkın
Ağır Çenber

Rast
İlahi
Aşkınla cihan beste
Sofyan

Rast
İlahi
Bilirsen ben de senin Allah'ım
Düyek

Rast
Şarkı
Bu hüsn ile sen dilruba
Sofyan

Rast
Şarkı
Dil bir güzele meyl etti hele
Sengin Semai

Rast
Şarkı
Gördükçe ben ey meh–cemal
Aksak

Rast
Şarkı
Görsem seni doyunca doyunca seni görsem
Düyek

Rast
Kâr–ı Nev
Gözümde daim hayal–i cana
Ağır Düyek

Rast
İlahi
Hakka aşık olanlar zikr'Ullahtan kaçar mı
Sofyan

Rast
Şarkı
Mahmur güzel gaayet güzel
Düyek

Rast
Kâr–ı Natık
Rast getirip fend ile seyretti Hümayı
Yürük Semai

Rast
Şarkı
Sevdi gönlüm bir dilberi
Aksak

Rast
Şarkı
Üftadenim ey bi–vefa
Düyek

Rast
Şarkı
Yine ahlar etti peyda
Düyek

Rast
Şarkı
Yine bir gül nihal aldı bu gönlümü
Semai

Rast
Şarkı
Yüzündür cihanı münevver eden
Yürük Semai

Rast–ı Cedîd
Kâr
Aşk–ı tü nihal–ı hayret amed
Hafif

Rast–ı Cedîd
Ağır Semai
Ba–tü yek dem baht–ı bed hem–dem nemi sazed mera
Sengin Semai

Rast–ı Cedîd
Beste
Navek–ı gamzen ki her dem bağrımı pür–hun
Çenber

Rast–ı Cedîd
Yürük Semai
Oynar yürek terennüm–ı çeng–u çaaganeden
Yürük Semai

Rehâvi
İlahi
Derviş olan kişinin sözleri umman olur
Devr–i Hindi

Rehâvi
Şarkı
Ey bülend–ahter Şeh–ı sahib–kerem
Düyek

Rehâvi
Beste
Ne edadır bu ne kaküldür bu
Muhammes

Saba
Köçekçe
Bana gayrı karışma bir yar sevdim ezeli
Aksak

Saba
Ayin
Bişnevid ez nale–ı banki rebab
Değişmeli

Saba
Köçekçe
Gel güzelim gülistan–ı güle gel
Aksak

Saba
Yürük Semai
Guş–etti nayı nalelerim agaaze başladı
Yürük Semai

Saba
Şarkı
Guş eyle gel bülbülleri
Ağır Düyek

Saba
Beste
Sünbüli sünbüli siyeh canem
Muhammes

Sabâ–Bûselik
Ayin
Ateş nezened der dil–ı ma illa Hu
Değişmeli

Sabâ–Bûselik
Yürük Semai
Göz gördü gönül sevdi seni ey yüz–u mahım
Yürük Semai

Sabâ–Bûselik
Beste
O nahl–ı bağ–ı letafet aman aman geliyor
Zencir

Sabâ–Bûselik
Ağır Semai
Reng–ı ruh–ı gülzarı tebah eyledi bülbül
Ağır Sengin Semai

Sabâ–Bûselik
Şarkı
Sahbayı doldur sakıya
Ağır Düyek

Sabâ–Bûselik
Beste
Yar ile ateş–mekan olsam da gülşendir bana
Ağır Çenber

Segah
İlahi
Yürük değirmenler gibi dönerler
Düyek

Sipihr
Beste
Gül yüzündür andelibe ah–u efgaan ettiren
Çenber

Sultaniyegah
Beste
Can–ü dilimiz lutf–u keremkar ile mamur
Hafif

Sultaniyegah
Beste
Misalini ne zemin–ü zaman görmüştür
Zencir

Sultaniyegah
Ağır Semai
Nihan ettim seni sinemde ey mehpare canım
Aksak Semai

Sultaniyegah
Yürük Semai
Şadeyledi can–u dilimi şah–ı cihanım
Yürük Semai

Suz–i Dil
Durak
Ayağın tozunu sürme çekelden gözüme canı
Durak Evferi

Suz–i Dil
Şarkı
Cana gönül verdim sana
Aksak

Suz–i Dil
İlahi
Ey derde derman dermanım Allah
Düyek

Suz–i Dil
İlahi
Ey gönül guş eyle aşıkların güftarını
Düyek

Suz–i Dil
Şarkı
Ey padişahım şad ol efendim
Aksak

Suzinak
İlahi
Ben bilmez idim gizli ayan hep sen imişsin
Ağır Düyek

Suzinak
Yürük Semai
Cana firak–ı aşkın ile süznakinim
Yürük Semai

Suzinak
Beste
Müştak–ı cemalin gece gündüz dil–ı şeyda
Darbeyn

Suzinak
Ağır Semai
Nesin sen a güzel nesin
Aksak Semai

Şedd–i Araban
Şarkı
Gözümden gönlümden hayali gitmez
Düyek

Şehnaz
Beste
Açıldı lal–i izarın ciğerde dağ–ı derun
Zencir

Şehnaz
İlahi
Beni bu nefsim eyledi hayran
Düyek

Şehnaz
Şarkı
Ey verd–ı rana şuh–ı melek–veş
Aksak Semai

Şehnaz
Şarkı
Gönül durmaz su gibi çağlar
Aksak

Şehnaz
İlahi
Kerim–Allah Rahim–Allah
Düyek

Şehnaz
Beste
Ne dehendir bu ne kaküldür bu sevdiğim
Muhammes

Şehnaz
Şarkı
Sana ey canımın canı efendim
Ağır Düyek

Şehnaz
Yürük Semai
Sevdi bu gönül seni yaman eylemedi
Yürük Semai

Şehnaz
İlahi
Yürük değirmenler gibi dönerler
Evsat

Şehnaz–Buselik
Şarkı
Ben mübtela olsam sana
Aksak

Şehnaz–Buselik
Beste
Mushaf demek hatadır ser safha–ı hayale
Lenk Fahte

Şehnaz–Buselik
Beste
Nevruza erdin ey gönül
Lenk Fahte

Şehnaz–Buselik
Şarkı
Setr edenler hüsn–u anın
Aksak

Şevk–Efza
Beste
Ermesin el o şehin şevket–i valalarına
Ağır Çenber

Şevk–Efza
Şarkı
Oldu gönül fütade
Yürük Semai

Şevk–Efza
Yürük Semai
Ser–ı zülf–ı anberinin yüzüne nikab edersin
Yürük Semai

Şevk–Efza
Şarkı
Sur–ı adlinle cihan oldu şeha
Aksak

Şevk–u Tarab
Ayin
Ey hasret–ı huban–ı cihan ruyi hoşest
Değişmeli

Şevk–u Tarab
Peşrev
Şevk–u Tarab Peşrev
Devr–i Kebir

Tahir
Şarkı
Bir dilbere kul oldum
Sofyan

Tahir–Buselik
Ağır Semai
Söylen ol yare benim çeşmimi pür–ab etmesi
Ağır Aksak Semai

Tarz–ı Cedîd
Ağır Semai
Ben bendesiyem bendesiyem bendesiyem
Aksak Semai

Tarz–ı Cedîd
Yürük Semai
Hak–ı kademin çeşmimize ayn–ı ciladır
Yürük Semai

Tarz–ı Cedîd
Beste
İltifatınla gönül şad olduğu demdir bu dem
Çenber

Uşşak
Şarkı
Ağlatırlar güldürürler
Aksak

Uşşak
Şarkı
Aman felek ömrüm felek
Aksak

Uşşak
Tevşih
Bir ismi Mustafa bir ismi Ahmed
Evsat

Uşşak
Beste
Dil nale eder bülbül–ı şeyda revişinde
Ağır Darb–ı Fetih

Uşşak
Şarkı
Döküp kaküllerin ruhsara karşı
Ağır Devr–i Hindi

Uşşak
Şarkı
Pür ateşim açtırma sakın ağzımı zinhar
Ağır Aksak Semai

Uzzal
Şarkı
Ey büt–ı nev–eda
Yürük Semai

Uzzal
İlahi
Eya alemlerin şahı tecelli kıl teselli kıl
Düyek

Uzzal
Şarkı
Şu karşıki dağda bir yeşil çadır
Aksak

 

KAYNAKÇA-KİTABİYAT

 

1) Nuri Özcan, “Türk Musikisinin Abide Şahsiyetlerinden Hamamizade İsmail Dede Efendi” Türkler Ansiklopedisi, Cilt: 12, Ankara, 2002

2) Nuri Özcan, “Hamamizade İsmail Dede Efendi (1778–1846)” İslam Ansiklopedisi, cilt 23

3) Sadun Aksüt, Türk Musikisinin 100 Bestekârı, İnkılâp Kitapevi 1992

4) S. Nüzhet Ergun, Türk Musikisi Antolojisi, cilt 2, İstanbul 1943

5) İbnülemin Mahmut Kemal İnal, Hoş Sada, İstanbul 1958,

7) Abdülbaki Gölpınarlı, Tasavvuftan Dilimize geçen Deyimler ve Atasözleri, İnkılâp 2004

8) http://www.semazen.net/


1 Mevlevlikte “muhib”likten sonraki derecedir. Muhib, derviş olmaya ikrar verip çilesini tamamladıktan sonra dergahta hücre sahibi olur ve “Dede” diye anılır. Dede, yeni muhipleri, kendi liyakatine ve muhibin heves ve istidatına göre “Mesnevi” okutarak, ayin meşk ederek, ney üflemeyi öğreterek, usul tutmayı belletip kudümzen olarak yetiştirerek terbiyeye memurdur. Alevilerde Dede lakabı soydan gelenlere verilir. Alevi itikadına göre herhangi bir ocaktan gelen Hazreti Peygamber’in soyundan yani Seyyid olan ve mürşitlik vazifesini gören kişilere “Dede” denir. Halk dilinde Dede, babanın babasına, büyükbabaya denir ; dedenin babasınaysa “Ata” ve ondan öncekilere de “Atalar” adı verilir. Azeri lehçesinde “Ata” baba anlamındadır.(Abdülbaki Gölpınarlı, Tasavvuftan Dilimize geçen Deyimler ve Atasözleri, s 82, İnkılap 2004)

2 Nuri Özcan, “Türk Musukisinin Abide Şahsiyetlerinden Hamamizade İsmail Dede EfendiTürkler Ansiklopedisi, Cilt :12, sf 449 , Ankara, 2002

3 İbnülemin Mahmut Kemal İnal, Hoş Sada, İsyanbul 1958, s 134

4 Dervişlerin bir yere, bir odaya çekilip yemelerini, içmelerini, uykularını gittikçe azaltarak kırk gün kendilerini ibadete vermelerine “çile”denir ki buna Arapça’da “Erbain” denir. Farsça’da ise “Çihle-kırk gün müddet” sözünün hafifletilmesinden meydana gelmiştir. Esma ile yani Tanrı adlarını anarak Süluk etmeyi esas tutan sufiler çileye “Erbain” derler ve bu terim dilimizde “Erbaine girmek, erbainden çıkmak” gibi deyimler almıştır. Esmayı kabul etmeyen ve Melameti esas tutan Mevlevilik ve Bektaşilik’te erbain geleneği yoktur. Bu iki tarikatta süluk, hizmetledir. Bektaşilikte hizmet müddeti muayyen değildir. Mevlevilikte ise bin bir gündür. Bin bir gün hizmeti bittikten sonra derviş dede payesine erer, hücresine götürülür, orada on sekiz gün kalır. “ Hücre çilesi” denen bu on sekiz gün de bittikten sonra hücre sahibi olurdu. Çile müddetini bitirmeye “çileyi tamamlamak” bitirmeden bırakmayaysa “çileyi kırmak” denir. Çileyi bitirdikten sonra aralarında “ asıl çile bundan sonra başlar.” Sözü atasözü olarak söylenirdi. Çiledeki dervişe “çilekeş”, çile çıkardığı yere ise “çilehane” denirdi. “Dünya bir çilehanedir” sözü buradan gelir. (Abdülbaki Gölpınarlı, Tasavvuftan Dilimize geçen Deyimler ve Atasözleri, s 78-79, İnkılap 2004)

5 Nuri Özcan, “Türk Musukisinin Abide Şahsiyetlerinden Hamamizade İsmail Dede Efendi” Türkler Ansiklopedisi, Cilt 12, sf 450

6 Bugün hala ayakta olan bu kar gir konak Eminönü ilçesinin Cankurtaran semtinde bulunmaktadır.

7 Çileye ilk girdiği zamanlarda babasının ölümü üzerine hamamı satan Dede'nin, bu parayı harcadığı, annesinin dervişlere yedirdi diye üzüldüğü ve şikayet ettiği söylenir. Rauf Yekta Bey'in Nuri Şeyda Bey'den naklen verdiği bilgiye göre, saraydan bir kese altını alan Dede, annesine uğrayarak altınları vermiş, üzüntüsünün yersiz olduğunu söyledikten sonra akşam vakti yaklaştığı için acele ile tekkeye dönmüş. Saray'a ilk gelişinin 1793 tarihine rastladığını ileri sürenler vardır.

8 3. Selim ve 2. Mahmut da Mevlevi padişahlar arasındadır. 3. Selim musikiyle o kadar alakalıdır ki “Suzidilara” adlı özgün bir Mevlevi ayini dahi bestelemiştir.

9 Rivayetlere göre hadise şöyle vuku bulur: “1249 Hicret yılının Ramazan ayının ilk günü, 1834 Miladi sene Ocak ayının on birinci gününe rastlamıştı. Bu kış ramazanının bir gecesinde Hamamî-zade İsmail Dede ile arkadaşları, Topkapı Sarayı'nın arkasındaki Serdap Kasrı'nda (bu kasır Rumeli demiryolu yapılırken yıktırılmıştır) toplanmışlar, Padişah Sultan Mahmud'un huzurunda arazbar-bûselik faslı yapmışlardı. Fasıl bittikten sonra Sultan Mahmud, sazende ve hanendeleri şu sözlerle tebrik ve teşvik etmişti: “Bu gece pek tatlı bir vakid geçirdim kendimi âdeta Cennet'te sandım... Arazbar-Bûselik faslı şimdiye kadar bu derece parlak okunup çalınmamıştır ancak, Mevsim-i Nevrûz erişdi geldi eyyam-ı bahar sözleriyle başlayan kâr, Amcam Sultan Selim'in tahta çıktığı yılın baharında, Çağlayan Kasrı'na gittiği gün okunmak üzere bestelenmiş bir eser olduğundan böyle kış ortalarında okunması bana biraz mevsimsiz gibi geldi. Dedem Ferahfeza makamında bu kasr için kâr'ı ile beraber senden mükemmel bir fasıl isterim. Haydi göreyim seni Bayram ertesine kadar hazır olsun İnşallah yine burada dinlerim” "Ramazan'ın yarısı geçmişti kaybedilecek vakit yoktu. Dede bayram ertesi istenileceği şüphesiz olan ferahfeza kâr için önce bir güfte hazırladı. Bunu besteledikten sonra," "Ey kaşı keman tir-i müjen cânıma geçti" mısraı ile başlayan Beste'yi ,"Bir dilber-i nâdide, bir kamet-i müstesna" ve "Bu gice ben yine bülbülleri hâmuş etdim" sözleri ile başlayan ağır ve yürük semâileri besteledi. Tanburî Musahib Zeki Mehmed Ağa da güzel bir peşrev ile saz semaisi yapmış ve bestelenen bu eserler geceli gündüzlü çalışılarak hanende ve sazendelere geçilmişti. Nihayet beklenen gece geldi. Serdap Kasrı o gece rengârenk fenerlerle, kandillerle donatılmıştı. Sultan Mahmud, yanında Damad Said Paşa olduğu halde memnun, sevinçli, heyecanlı kasra geldi. Musahib Said Efendi'nin bazı güzel fıkra ve hikâyeleri padişahı bir kat daha neşelendirdi. Nihayet adet olduğu üzre serilen ehramlar üzerinde hanende ve sazendeler yerlerini aldılar ve o gece ferahfeza faslı peşrevi ile, kar'ı ile, beste, ağır ve yürük semailer, şarkılar ve saz semaisiyle en güzel, en mükemmel şekilde çalındı, söylendi. Sultan Mahmud bundan son derece memnun olmuştu. Dede'yi yanına çağırarak göğsüne kendi eli ile Murassa İftihar Nişanı'nı taktı. Dede'ye yetişenlerden işitildiğine göre, kendisi bu nişanı törenlerde ve Akbıyık Mahallesi’nde hediye edilen konakta musiki meşkleri yaptığı günlerde göğsünden çıkartmazmış. Hatta Merhum Zekâi Dede, hocası Eyyubî Mehmed Bey'le ilk defa meşke gittiği gün Dede'yi bu nişanla gördüğünü anlatır ve "Göğsünde atnalı gibi koca bir nişan olduğu halde köşeye oturup çubuk içerken gördüğüm Dede'nin hayali hiç gözümün önünden gitmez" dermiş. (http://www.semazen.net/sp.php?id=219&page_id=1&menu_id=id21)

10 Şakir Ağa bir gün Dede’nin yanına gelip : “ Dedem bir şarkı yaptım. Emsalinin yapılacağına inanmıyorum; amma acaba okuyan bulunur mu ?” diye sorunca Dede : “ Ağam, sen oku da dinleyelim. “ demiş. Şakir Ağa da güzel üslubu ve parlak sesiyle ‘Efsun okur uşşakına ol gamze-i cadu’ mısrasıyla başlayan Evcara makamında ve Aksak Semai usulündeki şarkısını okumaya başlamış. Şarkı bittiği zaman Dede o kadar efkârlanmış ki gözlerinden dökülen yaşlar sakalından süzülürken : “ Ağam, emsalinin yapılacağına ben de inanmıyorum ama Fakat İstersen Vahib Efendi’ye meşk et eseri o okusun.” Dediği anlatılır. (Sadun Aksüt, Türk Musikisinin 100 Bestekârı, İnkılâp Kitapevi 1992

11 Fermanda yer alan başlıca konular “ Tüm vatandaşların can ve mal güvenliğinin sağlanması / Yargıda açık seçiklik ilkesi / Gayrimüslimlerin de Müslimler gibi askere alınması / Erkeklere dört yıl mecburi askerlik / Müslümanlar ile gayrimüslimler arasında hukuki eşitlik sağlanması gibi konulardır. Bu ferman sayesinde padişahların yetkileri meclislere ya da kişilere devredilmiştir. Buradaki amaç, iktidarı saraydan alıp bürokrasiye vermek ve devlet yönetiminde merkezileşmeyi sağlamak olmuştur. Ferman dış devletlerin Kapitülasyonları bahane ederek Osmanlı iç işlerine sürekli karışmalarına mani olmak amacıyla ilan edilmişse de bu başarılamamış hatta Osmanlı klasik kurumları ve örgütleri 1838 ve 1839 daki bu iki olayla birlikte tarihe gömülmüştür. Esnaf teşkilatı, narh usulü, Osmanlı klasik hukuk sistemi çömüştür. Hukuk ve iktisattaki bu çöküş kendisini içtimai ve kültürel sahada da hissettirmiş arkasından gelen 1856 Islahat Fermanı, 1876 da I.Meşrutiyet, 1908 de II. Meşrutiyet ile Osmanlı imparatorluğu yavaş yavaş siyasi olarak çökmeye yüz tutmuştur.

12 Nuri Özcan, “Hamamizade İsmail Dede Efendi (1778–1846)” İslam Ansiklopedisi, cilt 23, s93–94

13 Şair Kazım Paşa Dede’nin vefatına aşağıdaki şiiriyle tarih düşürmüştür.


“Hazret-i Farabi-i sâni müezzinbaşı kim
Zâtına olmuşdu ilm-i mûsıkî ihsan-ı Hak
Aşinâ-yı her makam etmişdi kalb-i nigehin
Sâye-i Molla'da lutf-ü himmet-i merdân-ı Hak
Pertev-i şems-i hakikatten kılub kesb-i kemal
Zerre-i nâçiz iken oldu meh-i tâban-ı Hak
Fehm olur bundan makam-ı kurbe âheng ettiği
Hac edüb Minâ'do oldu vâsıl-ı gufurân-ı Hak
Çor tekbirin çeküb Kâzım Dedi târihini
Kebş-i cânın kıldı İsmail Dede kurbân-ı Hak “
(1262)


S. Nüzhet Ergun, Türk Musikisi Antolojisi, cilt 2, s 433-434, İstanbul 1943
 

14 Nuri Özcan, “Türk Musikisinin Abide Şahsiyetlerinden Hamamizade İsmail Dede Efendi” Türkler Ansiklopedisi, Cilt 12, sf 450

15 "Meşhur Kırımlı Ahmed Kâmil Efendi'den sonra Sultan 11. Mahmud'un imamlığına tayin olunan Abdülkerim Efendi ile, o aralık Sultan Mahmud'un müezzinbaşılığında bulunan meşhur mûsiki üstadı Dede Efendi arasında kırgınlık varmış. Bir Ramazan günü Abdülkerim Efendi Padişah'a, Acemlerin saltanatınız hakkındaki ihaneti herkes tarafından bilinmekte bulunduğu halde, Dede Efendi bunu düşünerek teravih namazın da, acem makamından ilahiler okumamak ve buna karşılık şevkefzâ makamını tercih etmek lazım gelirken, kendisinin şevkefzâ makamını kullanmaya bilgisi kafi gelmemesi bu davranışına sebep olmaktadır cevabını verince, Padişah Dede Efendi'nin sanatındaki iktidar derecesini bildiği için ve ayrıca kendisi de mûsikişinas olduğu cihetle, bu hususta bir kanaatı da mevcut bulunduğundan bir gece bir imtihan yapılmasına karar verir. Fakat, bu karar Dede Efendi'ye duyurulmaz."

"Gece teravih namazı kılınırken, dördüncü dört rekâttan sonra evc makamından ilahi okunduğu sırada karar gereğince, Sultan Mahmud tarafından gönderilen biri, müezzinlerin yanına giderek, Dede Efendi'ye acem makamını değil şevkefza makamını kullanmasını emrini tebliğ eder. O zamana kadar şevkefzâ makamından hiçbir ilâhi yapılmamış olduğundan ne yapacaklarını şaşıran müezzin efendiler, Dede Efendi'nin yüzüne hayretle bakarlarken, içlerinden biri Dede Efendi'nin işareti üzerine bu makamdan tekbir getirmeye başladığı gibi, imamın da Fatiha-i Şerif'i şevkefza makamında okumakta olduğunu anlamışlar Dede Efendi "Hele bir namazı kılalım da bakalım." demiş ve dört rekat teravih namazı kılınıncaya kadar şevkefzâ makamından bir ilahi bestelemiş ve selam verilir verilmez ilahiye başlayıvermiş. Arkadaşlarının hemen hepsi mûsikî ilminde birer üstad olduklarından, Dede Efendi'ye kulak vererek ağız kalabalığı ile ilâhiyi güzelce okuyup bitirmişler ve padişahın takdirlerini kazanmışlardı."

16 Şevkuturab ayin-i şerifi Dede Efendi’ye ait olmayıp hocası Ali Nutki Dede’ye aittir. Rauf Yekta Bey, Esatiz-i Elhan’da (s 131) gördüğü ayin mecmuasındaki kaydı buraya naklediyor. Ali Nutki Dede’nin vefatı üzerine İsmail Dede, Mevlevihane’de bulunan ayin mecmuasındaki şevkutarab ayin-i şerifinin güftesinin sonuna şu kaydı düşmüştür : “ Şeyhim azizim Yenikapı şeyhi Esseyyid Şeyh Ali Efendi hazretlerinin ye’y ü tedbiri ve her bir nağmede ta’rifi munzam olduğundan halen okunan bestede medhalim yoktur. Hal-i hayatlarında tenbihleri mucibince kendi isimleri ihya ve balasına bu fakirin ismimi tahrir buyurub fakire ala-tariki’l-hediyye ihsan buyurdular. el-Fakir Derviş İsmail (Nuri Özcan, “Türk Musikisinin Abide Şahsiyetlerinden Hamamizade İsmail Dede Efendi” Türkler Ansiklopedisi, Cilt 12, s 453)

17 Sadun Aksüt, Türk Musikisinin 100 Bestekârı, s 122, İnkılâp Kitapevi 1992

18 Itri’nin bestelediği bu na’t her Mevlevi ayininin başında okunur olmuştur. Peygamber efendimizi methederek yazılan kaside demek olan Na’t şöyledir:


“ ya habiballah resul-i halık-ı yekta tüyi,
ber güzin-i zülcelali pak-ü bihemta tüyi;
nazenin-i hazret-i hak sadr-ü bedr-i kainat,
nur-i çeşm-i enbiya çeşm-i çerağ-i ma tuyi;
der şeb-i mi'rac bude cebrail ender rikab,
pa nihade ber ser-i nüh künbedi hazra tüyi;
ya resulallah tü dani ümmetanet acizend,
rehnüma-yi acizani bi ser-ü bi pa tüyi;
servi bostan-i risalet nev behar-i ma'rifet,
gülbün-i bağ-ı şeriat sünbül-i bala tüyi;
şemsi tebrizi ki dared na'ti peygamber ziber,
mustafa vü mücteba an seyyid-i ala tüyi.”

 

19 S. Nüzhet Ergun, Türk Musikisi Antolojisi, cilt 2, s 438–439, İstanbul 1943

20 Nuri Özcan, “Türk Musikisinin Abide Şahsiyetlerinden Hamamizade İsmail Dede Efendi” Türkler Ansiklopedisi, Cilt 12, sf 452

21 Nuri Özcan, “Hamamizade İsmail Dede Efendi (1778–1846)” İslam Ansiklopedisi, cilt 23, s 94

22 S. Nüzhet Ergun, Türk Musikisi Antolojisi, cilt 2, s 436-437, İstanbul 1943
 

Hazırlayan: Ferdi Ertekin

Üftâde Sempozyumu
Mehmet Demirci
Hz. Muhammed (s.a.v.) 'den Özür...
Muhsin İlyas Subaşı
GERÇEK VE SAHTE DİN REHBERLERİ
Misafir Yazar
Beş Duyu ile Yetinmek
M. Sait Karaçorlu
Hüdhüd ile karga arasındaki kavga
İsmail Güleç
MESNEVÎ HİKÂYELERİ
Adnan K.İsmailoğlu
CELALEDDİN ÇELEBİ (II)
Lokman D. Solmaz
Sufi ve Tasavvuf
Cemalnur Sargut
KİMİN MÜRŞİDİ YOKSA
Mahmut Erol Kılıç
Hz. Mevlâna'yı yadediyoruz
Bilal Kemikli
MEVLANA DOSTLARINA TARİHLER-I
İsmail Yakıt
Bir zamanlar adalet deyince
Cuma Mektupları
MESNEVÎ HİKÂYELERİ ÜZERİNE
Nuri Şimşekler
Sahte Şeyhler
Editör'den
Derviş...
Mehmet Fatih
Dünyanın düğünü var
H. Nur Artıran
İSLAM TASAVVUFU - Soru ve Cevaplar
Editör'ün Seçimi
MEVLÂNA'YA GÖRE HZ. MUHAMMED (SAV)
Yakup Şafak
Anasayfa | Hakkımızda | Site Haritası | İletişim | E-mail
Semazen.net'in resmi web sitesidir.
Web sitemizin dışında farklı sitelere yönlendiren linklerin içeriklerinden Semazen.net sorumlu tutulamaz.
Copyright © 2005, Tüm Hakları Saklıdır.
Sayfa oluşturma zamanı: 0.0280 sn.
Programlama: CMBilişim Teknolojileri Görsel Tasarım: Capitol Medya