Site Haritası
Kur'an-ı Kerim
Hadis-i Şerif
Hz. Mevlana
Eserleri
Bahâeddin Veled
Seyyid Burhaneddin
Şems-i Tebrizi
Selahaddin Zerkubî
Sultan Veled
Hüsâmeddin Çelebi
Hz.Mevlâna Dergâhı
Sema
Adab ve Erkan
Yolun Mertebeleri
Çelebilik
Mevlevi Ayinleri
Mevlana İhtifalleri
Akademik
Yükle
Hizmeti Geçenler
Mesnevi Sohbetleri
Mesnevi Hikayeleri
Fihimafih Okumaları
Duyuru&Etkinlik
Haberler
Semazen Video
Semazen Radyo
E-Kart
Projelerimiz
Foto Galeri
Soru ve Cevaplar
Linkler
Evrad-ı Şerif
KONYA
Dinletiler
Ney Nağmeleri



 

Google

Kur'an-ı Kerim

Dinleyelim

Hz. Mevlânâ'nın eserlerinden hangisini okudunuz?
Mesnevi
Divan-ı Kebir
Fihimafih
Mecalis-i Seba
Mektubat
Birkaçını
Hiç Birini
 
Nâyî Osman Dede
Nayî (Neyzen) Osman Dede
 
Nayî (Neyzen) Osman Dede'nin doğum tarihi kesin olarak belli değildir. Bu tarihin 1642-1647 yılları arasındaki bir tarih olduğu tahmin edilmektedir. Bazı kaynaklar Gelibolu'lu olduğunu, küçük yaşında İstabul'a geldiğini bildiriyorsa da hakkında bilgi veren kaynakların çoğu İstanbul'lu olduğunu ve Vefa semtinde doğduğunu söylüyor. Babası Süleymaniye Darüşşifası reis'ül-hüddamı Süleyman Efendi'dir. Tuhfe-i Hattatın yazarı Mustakîm-zâde Sâdeddin Efendi babası hakkında bilgi vererek "Bir pîr-i sâhib nefes ve hezar bîmar-ı bîhuşa devâres olmuş, Haccü'l harameyn bir zat-ı şerif idi" diyor.

Osman Dede, çok genç yaşından itibaren güzel sanatların mûsikî, şiir ve hat sanatı gibi kollarında çalışmaya başladı. Bu uğraşının sonucu olarak 1672 yılında, Galata Mevlevihânesi şeyhi Gavsi Dede'nin hizmetine girerek mevlevi oldu. Gavsi Dede, XVII. yüzyılın yetişdirdiği değerli ilim ve sanat adamlarındandı. Şiir ve hat sanatını iyi bilen, mensubu bulunduğu tarikatın gerektirdiği bilgileri nefsinde toplayan bir kimseydi. Osman Dede bu mevlevihâneye girdikten sonra, şeyhinin dizinin dibinde yetişti ve bu yetişmede bu kültür adamının büyük etkisi oldu. Bir yandan Arapça ve Farsça öğrenirken ney üflemeye ve tasavvufa çalışıyor, güzel yazı yazmayı öğreniyordu. Ney üflemesini üç yıllık "Çile" süresi içinde geliştirdiği söylenir.

Söylentiye göre bir gün Gavsi Dede'ye Halil Efendi adında bir dostu ziyarete gelmiş. Bir süre sohbetten sonra her ikisinin de canı ney dinlemek istemiş. O gün de usta neyzenlerden dergâhta hiç kimse yokmuş. O sıralarda çok genç ve emekleme döneminde bulunan Osman Dede'ye ney çaldırtmışlar. Bütün acemiliğine rağmen genç sanatkârdaki kabiliyeti sezen Halil Efendi, bu genç delikanlının ileride neyzenbaşı olabileceğini Gavsi Dede'ye söyleyerek takdirlerini belirtmiş.

Gerçekten de Osman Dede sanatkâr kişiliğini işleyip geliştirdi;sazında erişilmez bir virtüöziteye ulaşarak Galata Mevlevihânesi'nde on sekiz yıl neyzenbaşılık yaptı. Bu arada Gavsi Dede'nin kızı ile evlendi. Kayınbabasının ölümü üzerine 1697 yılında mevlevihânenin şeyhliğine getirildi. Bu makamda otuz üç yıl kaldıktan sonra 1729 yılında öldü ve tekkenin mezarlığına defnedildi. Yerine oğlu Sırrî Abdülbaki Dede şeyh olmuştur.

XIX. yüzyılın ünlü bilgin ve mûsikîşinaslarından Ali Nutkî Dede, Nasır Abdülbaki Dede, Abdürrahim Künhî Dede, Osman Dede'nin kızı Saide hanımdan torunlarıdır. Bu büyük din ve sanat adamı iyilik seven, neşeli, güzel konuşan, kimseyi incitmeyen, herkesi kendine bağlayan bir kimseymiş.

Çağının usta hattatlarındandı. Sülüs ve nesih türü yazıyı Nefes-zâde İsmail Efendi'den , taliyk türü yazıyı ise kayınbabası Gavsi Dede'den öğrendi. En çok taliyk yazmada başarılı olduğu söylenir.

Bir şair olarak o dönemin şiir anlayışı çerçevesinde güzel örnekler vermiştir. Tasavvufî gazelleri, mesnevi şeklinde yazdığı miraciye'si, âşıkhane şiirleri, na'tleri, Hazreti Muhammed'in mûcizelerini anlatan şiir şeklinde yazdığı bir eserinden başka bazı nazireleri vardır. Şiirlerinde "Nayî"mahlasını kullanan Osman Dede'nin Ravzatü'l-İcaz ile Miraciye'si göz önünde tutulursa, iyi bir tasavvuf şairi olduğu sonucuna varılır.

Ney üflemedeki ustalığı, o günden bugüne kadar "Kutb-, Nayî" sıfatı ile anılması, neyzenbaşı olması ve bu görevi onsekiz yıl başarı ile sürdürmesi ile belgelenmiştir.

Mûsikîşinaslığına gelince eserlerindeki ifade kudreti, sağlamlık ve dâhiyane sentezler bu sanatı ne derece bildiğini anlatmaya yeterlidir. Mûsikînin sadece teknik yönü ile değil eski Edvâr kitaplarını inceleyen, nazariyat ile uğraşan bir sanatkârdır. Bu sanat dalında notasızlığın nelere mal olduğunu görüp anlayarak bir de nota yazısı bulmuştur.

Mûsikî öğrenim yıllarının ilk dönemlerine ait güzel bir hikâye anlatılır:Mevlevihânede "Çile" doldurduğu yıllarda, ney öğreniminin başlangıcında "Dem Çekme" denemeleri yaparken çıkardığı seslerin güzelliği her nasılsa padişahın kulağına ulaşmış. Genç derviş, şeyhinden izin alınarak saraya getirilmiş. Mûsikî üstadlarının da bulunduğu bu mecliste padişah, Osman Dede'nin uşşak makamından bir taksim etmesini emretmiş. O zamanlar mûsikîyi ve bu sanatın inceliklerini henüz iyi bilmediğinden, ney'i rastgele üflemeğe ve tatlı nağmeler çıkartmağa başlamış. Bu başarı oarda bulunan mûsikîşinasları hayrete düşürmüş. Padişah "Dedem bunun peşrevi yok mudur ?"deyince, "Eyvallah" diye çalmağa koyulmuş. Padişahın "Derviş, bu peşrevin adı nedir ?" sorusuna da "Gül Devri padişahım"karşılığını vermiş. Eserin adı böylece kalmış. Rast makamındaki bu peşrevin âyinlerde çalınması mevlevihânelerde gelenek halini almıştır.

Eserleri:

1-Mevlevi Âyinleri:Rast, Hicaz, Uşşak ve Çargâh makamlarından bestelemiş olduğu dört mevlevi âyini başlı başına birer sanat olayıdır. Bunlardan hicaz makamındaki âyinin tamamı unutulmuşken, Edirneli bir dervişin hâfızasından, birinci ve ikinci selâm'ın tamamı, üçüncü selâm'ın bir bölümü tesbit edilmiştir.

2-Rabt-ı Tabiat-ı Mûsikî:Bir Edvâr kitabıdır;mûsikî ile ilgili eserlerden söz eder.

Şiir şeklinde ve Farsça yazılmıştır.

3-Miraciye:Türk Mûsikîsi'nde şaheser bir beste örneğidir. Segâh, Müstear, Dügâh, Neva ve Hüseyni makamlarında beş bölüm olarak bestelenmiş, her bölümün başı tevşihlerle süslenmiştir. Ancak, Neva bölümünün on sekiz mısraının bestesi unutulmuştur. Miraciye'nin sözleri eksiksiz bir şekilde derlenerek, 1895 yılında Maarif Nezareti Evrak Müdürü Ali Galip Bey tarafından bastırılmıştır.

4-Gazeller, nazireler, na'tlar

5-Türk Mûsikîsi'nde kullanılan perdelerin baş harflerini alarak Arap alfabesine dayalı bir nota yazısı bulmuş ve bu konu ile ilgili bir kitap yazmıştır. Bu eserin iki müshası yakın zamanlara kadar Yenikapı Mevlevihânesi'nde iken sonradan kaybolduğundan geniş bir bilgi elde edilememiştir.

6-Saz Eserleri:Osman Dede klâsik mûsikîmizde önemli bir saz eseri bestekârıdır. Eserleri yeni mûsikî öğrenenler, hele ney çalmağa çalışanlar için öğretici özelliktedir. Bu eserler kendisinden sonra gelen bestekârlara örnek olmuştur.

Hem dinî hem de din dışı mûsikîmize birbirinden değerli eserler kazandıran bu büyük insanı saygıyla ve rahmetle anıyoruz. . .

Hazırlayan:Tâhir AYDOĞDU
Kaynak:Türk Mûsikîsi Tarihi. . . . . . . Dr. Nazmi ÖZALP
 
 
Üftâde Sempozyumu
Mehmet Demirci
Hz. Muhammed (s.a.v.) 'den Özür...
Muhsin İlyas Subaşı
GERÇEK VE SAHTE DİN REHBERLERİ
Misafir Yazar
Beş Duyu ile Yetinmek
M. Sait Karaçorlu
Hüdhüd ile karga arasındaki kavga
İsmail Güleç
MESNEVÎ HİKÂYELERİ
Adnan K.İsmailoğlu
CELALEDDİN ÇELEBİ (II)
Lokman D. Solmaz
Sufi ve Tasavvuf
Cemalnur Sargut
KİMİN MÜRŞİDİ YOKSA
Mahmut Erol Kılıç
Hz. Mevlâna'yı yadediyoruz
Bilal Kemikli
MEVLANA DOSTLARINA TARİHLER-I
İsmail Yakıt
Bir zamanlar adalet deyince
Cuma Mektupları
MESNEVÎ HİKÂYELERİ ÜZERİNE
Nuri Şimşekler
Sahte Şeyhler
Editör'den
Derviş...
Mehmet Fatih
Dünyanın düğünü var
H. Nur Artıran
İSLAM TASAVVUFU - Soru ve Cevaplar
Editör'ün Seçimi
MEVLÂNA'YA GÖRE HZ. MUHAMMED (SAV)
Yakup Şafak
Anasayfa | Hakkımızda | Site Haritası | İletişim | E-mail
Semazen.net'in resmi web sitesidir.
Web sitemizin dışında farklı sitelere yönlendiren linklerin içeriklerinden Semazen.net sorumlu tutulamaz.
Copyright © 2005, Tüm Hakları Saklıdır.
Sayfa oluşturma zamanı: 0.0288 sn.
Programlama: CMBilişim Teknolojileri Görsel Tasarım: Capitol Medya